​ “Baş, bedene göre ne ise…”

​ “Baş, bedene göre ne ise…”



Resûlullah Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) hadîs-i şerîfte buyurdu ki: “Baş, bedene göre ne ise, sabır da îmâna göre o mertebededir.”

 

Şeyhzâde Muhammed Efendi, Osmanlı Hanefî âlimlerindendir. 951 [m. 1544] de vefât etti. (Envâr-üt-tenzîl) tefsîrine hâşiyesinden bazı bölümler:

Saîd bin Cübeyr’in şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Zikir, Allahü teâlâya tâattir. Allahü teâlâya ibâdet eden, O’nu zikretmiş olur. Allahü teâlâya itaat etmeyen, O’nu zikretmiş olmaz. Allahü teâlâ Bekâra sûresi yüz elli ikinci âyet-i kerîmesinde meâlen; (Artık beni zikredin [anın]. Ben de sizi zikredeyim [anayım]) buyuruyor. Allahü teâlânın kullarını zikretmesinden (anmasından) murâd, kullarına lütufta bulunması, ihsân, hayır ve saadet kapıları açmasıdır. Zikir, bazen dil, bazen kalp, bazen âzâlar ile olur. Kulların Allahü teâlâyı dilleri ile zikretmesi; O’nu tesbih etmeleri (mesela; Sübhânallah, Elhamdülillah ve Allahü ekber demeleri), Kur’ân-ı kerîm okumalarıdır… Kulların Allahü teâlâyı kalpleri ile zikretmeleri üç nevidir: 1- Allahü teâlânın zâtına, sıfatlarına delâlet eden delilleri tefekkür etmek (düşünmek). 2- Allahü teâlânın hükümleri, emirleri, nehiyleri, vaad ve vaadinin keyfiyetleri hakkında tefekkür etmektir. 3- Allahü teâlânın mahlûklarının esrârı (sırları) hakkında tefekkür etmek…

Kulların Allahü teâlâyı, âzâları ile zikretmesine gelince; âzâlarını, devamlı Allahü teâlânın emirlerini yapmakla meşgul edip, yasak kıldıkları işlerden uzak tutmalarıdır. Âyet-i kerîmedeki; ‘Beni anınız’ emri, bütün tâatleri içerisine almaktadır. Bu sebepledir ki, Saîd bin Cübeyr, âyet-i kerîmeyi; (Beni tâatle zikrediniz) şeklinde açıkladı. Zikrin içerisine tefekkürün bütün nevilerini ve kısımlarını kattı. Zikir, bu mânâ ile şükürdür. Allahü teâlâ, kullarına bol bol lütufta bulundu. Zâhirî ve bâtınî nimetlerine şükür olarak, kullarına tâat ve ibâdeti vâcib kıldı. İbâdet ise, nefse ağır gelen şeylerdendir. Allahü teâlâ, kullarının râzı olduğu şükrü yapabilmeleri, ibâdetlerin nefse ağır gelmesine tahammül edebilmeleri için, kullarını sabır ve duâ ile yardım istemeye teşvik buyurmuştur. İnleyip sızlamadan, meşakkatlere tahammül demek olan şükür, her hayra vesiledir. Çünkü tövbenin evveli günahlara sabır, zühdün evveli mübahlara sabır, irâdelerin evveli Allahü teâlâdan başkasına istememeye sabırdır. Bunun içindir ki, Resûlullah Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) bir hadîs-i şerîfte buyurdu ki: “Baş, bedene göre ne ise, sabır da îmâna göre o mertebededir.”