31 Mart felaketi -2-

Ali Cevad Bey’in ayaklanan askerlere yaptığı ihtar faydalı olmamıştı. Kalabalıktan uğultu halinde, Harbiye Nazırı Ali Rıza Paşa ve 1. Ordu Komutanı Mahmud Muhtar Paşa’nın görevden alınması istekleri yükseliyordu.
1889 yılında, Askerî Tıbbiye öğrencileri tarafından gizli olarak kurulan İttihad ve Terakki Cemiyeti, zamanla mektepli subayların tamamına yakınını saflarına çekti ve ordunun siyasileşmesine sebep oldu. Ordu ile bütünleşen cemiyet, bilahare 23 Temmuz 1908 tarihinde 2. Meşrutiyeti ilan etti. Şimdi bütün memlekette bayram havası esiyor, “Hürriyet, adalet, müsavat, uhuvvet” sloganları ortalığı çınlatıyordu.
Ancak, İttihad ve Terakki Cemiyetinin, geri planda, bütün devlet işlerine el atması Saray, hükümet ve cemiyet arasındaki mücadeleyi şiddetlendirmekteydi. 1908 yılı Eylül’ünde imparatorluğun, çeşitli bölgelerinde çıkan isyanlar, öte yandan yeni rejimin dini baltaladığı propagandası, gerginliği büsbütün artırdı. 2. Meşrutiyetle birlikte çeşitli partiler kurulmuş, siyasi arenada çekişmeler başlamıştı.
Aralık ayında yapılan seçimleri kazanarak Mecliste çoğunluğu sağlayan İttihatçılar, hızla diktaya yönelmişlerdi. İttihat ve Terakki Cemiyeti, görünürde Meşrutiyet’i korumak, aslında ise kendi nüfusunu sağlamlaştırmak üzere Selanik’te 3. Ordu’dan avcı taburlarını İstanbul’a getirtip Taşkışla’ya yerleştirdi. Başkentte mevcut askerî birliklere göre imtiyazlı bir konuma sahip bulunan avcı taburlarının hal ve hareketleri, diğer birliklerin husumetini çekiyordu.
14 Şubat 1909’da Hüseyin Hilmi Paşa kabinesinin kurulması ile İttihat ve Terakki Cemiyeti fiilen iktidara gelmiş oldu. Muhalefet, Hilmi Paşa’nın sadrazamlığını, bir türlü kabul etmek istemiyordu. 26 Şubat 1909 tarihli bir kanunla ilmiye mensuplarının askere alınacağının açıklanması, protestolara ve ilmiye camiasının da muhalefet safına geçmesine sebep oldu.
Serbesti gazetesi başyazarı Hasan Fehmi’nin öldürülmesi ve katilinin bulunamayışı, cinayetin İttihatçılar tarafından tezgahlandığı iddialarını gündeme getirdi. 7 Nisan’da medrese öğrencileri protesto yürüyüşü yaparken, müddetleri dolduğu halde askerlerin terhis edilmeyişi, büyük huzursuzluk doğurmuştu.
Harbiye Mektebi öğrencileri nizamnamelerin aşırı sertliğinden, yabancı dil öğrenmedeki güçlüklerden yakınıyorlardı. Bir diğer konu da “Alaylı” denilen erlikten yetişen subayların (ki sayısı 7500’dür) kadro dışı bırakılmasıydı. Bu durum orduda Mektepli-Alaylı çatışmasının doğmasına yol açmıştı.
Mektepli subayların İttihad ve Terakki ile münasebette bulunması, ‘Alaylılar’ın muhalefet safına geçmelerinin gerekçesi oldu. Nihayet, 2. Meşrutiyet’in ilanı ile birlikte, ordudaki hiyerarşi anlayışı da bozulmuş oldu.