Abd bin Ahmed Hirevî

Abd bin Ahmed Hirevî hazretleri, hadîs, kelâm ve Mâlikî fıkıh âlimidir. Endülüs’te (İspanya) 355 (m. 966) yılında doğdu. 434 (m. 1043) yılında Mekke’de vefât etti. Rivâyet ettiği hadîs-i şerîflerden bazıları:
“Cennet, Ramazan ayı için senenin başından sonuna kadar süslenir. Şehr-i Ramazanın ilk gecesi olduğunda Arş’ın altından bir rüzgâr esip, Cennetin ağaç ve yapraklarını sallar. Hûr-i ayn, bu hâli görüp,
‘Yâ Rabbi! Şu ayda sana ibâdetle meşgûl olan kullarından bize eş nasîb eyle. Bizimle onların ve onlarla bizim gözlerimizi aydın eyle’ derler. Allahü teâlâ Ramazan-ı şerîfte oruçlu olan her bir kuluna:
(Çadırlarında saklı hûrîler vardır) âyet-i kerîmesiyle övülüp anlatılan ve inciden çadırlar içinde saklı bulunan hûr-i ayndan bir zevceyi eş olarak verir. O hûr-i ayndan her birinin üzerinde yetmiş türlü hulle vardır. Hepsi de ayrı ayrı renktedir. Her biri, inci ile süslü yakuttan bir sedir üzerindedir. O sedirde kalın ipek kumaştan ve atlastan yetmiş yatak ve her yatakta da bir yastık vardır. Her birine hizmet edecek yetmiş bin, zevci için de ayrıca yetmiş bin hizmetçi vardır. Her hizmetçinin elinde, altın kâse içinde bir çeşit yemek vardır. Cennettekiler her birinden ayrı lezzet alırlar. Zevci için de o kadar vardır. Zevcinde, yakutla süslü altından iki bilezik vardır. İşte kavuşulacak bu inâyet ve ihsânlar, o kimsenin Ramazanda işlediği sevâblardan ayrı olarak, her günün orucu içindir…”
Câbir bin Abdullah (radıyallahü anh) rivâyet etti. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki:
“Allahü teâlâ, kıyâmet günü kulunu çağırır ve şöyle buyurur:

“BANA DUA ETTİN Mİ?”
‘Ben, bana duâ edin, duânızı kabûl edeyim dedim. Sen bana hiç duâ ettin mi?’ Kul:
‘Evet duâ ettim’ cevâbını verir. Bunun üzerine Allahü teâlâ:
‘Bilmiyor musun, senin başına, istemediğin şeylerden şu şu işler gelmişti de, sen bana duâ etmiştin. Ben de senin o duânı kabûl edip, istediğini vermiştim’ buyurur. Kul:
‘Evet yâ Rabbî!” der. Tekrâr Allahü teâlâ:
‘Sen bana şu şu husûsta duâ etmiştin. Ben de o isteğini yerine getirmemiştim. Senin o duânı Cennete saklamıştım’ buyurur. Bunun üzerine kul:
‘Keşke dünyada hiçbir duâm kabûl olmasaydı’ der.”