Abdülgafûr Müşâhidî

Abdülgafûr Müşâhidî rahmetullahi aleyh, Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretlerinin halîfelerindendir. Hazret-i Hüseyin efendimizin soyundan olup, seyyiddir. Bağdad’da yaşamıştır. Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretlerinin halîfesi Ubeydullah Hayderî’nin sohbetlerinde ve hizmetinde bulunduktan sonra Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî’nin yüksek sohbetleriyle şereflenip hizmet ve huzûrunda bulundu… 

Çok kerâmeti görülmüştür…
Bir gün Şeyh İbrâhim Fasîh Efendi ve Mevlânâ Hâlid hazretlerinin dergâhının hatîbi Abdurrahmân Efendi, Seyyid Abdülgafûr Müşâhidî hazretlerinin meclisine gittiler. Allahü teâlânın ismi zikr edilip, ibâdet edildikten sonra açık olarak duâ edilmeye başlandı. Abdülgafûr Müşâhidî, Nakşibendiyye yolu büyüklerinin isimlerini saydıktan sonra, Hâlidiyye’den olan zâtların da isimlerini saydı. Fakat Ubeydullah Hayderî’nin ismini söylemedi. Hatîb Abdurrahmân Efendinin kalbinden; “Ne acâyib şey, Abdülgafûr Müşâhidî hazretleri ilk olarak terbiyesinde ve sohbetinde yetiştiği Ubeydullah Hayderî’nin ismini zikr etmesin!” diye geçti. Kalb gözü açık olan Abdülgafûr Müşâhidî hazretleri bu sırada; isim silsilesini sayarak; “Efendimiz, Allahü teâlâyı tanıyan ârif, velî ve mürşid Seyyid Ubeydullah Hayderî şeyhimin de ruhuna…” deyince, Hatîb Abdurrahmân Efendi elinde olmadan Abdülgafûr Müşâhidî hazretlerinin ayaklarına kapandı. Meclisten ayrıldıktan sonra İbrâhim Fasîh Efendi Hatîb Abdurrahmân Efendiye, Abdülgafûr Müşâhidî’nin ayaklarına neden kapandığını sordu. Hatîb Abdurrahmân Efendi; “Şerefli silsilede Şeyh Ubeydullah Hayderî’yi neden zikr etmez diye gönlümden geçmişti. Tam bu sırada Abdülgafûr Müşâhidî’nin o mübârek zâtın ismini de söylediğini işitince, şuursuz olarak ayaklarına kapandım. Gaflet içinde olduğumu anladım ve Abdülgafûr Müşâhidî hazretlerinin büyüklüğünü anladım.” dedi.
Adamın biri Abdülgafûr Müşâhidî’ye gelerek Bağdad vâlisi Dâvûd Paşa’ya bir işiyle ilgili olarak yazı yazmasını istedi. Kendini Müslümanların hizmetlerine vakfetmiş olan ve onların ihtiyaçlarını yerine getirmeyi çok seven Abdülgafûr Müşâhidî, bir yazı yazarak gönderdi ve kendisine mürâcaat eden adamın işinin yapılmasını istedi. Yazıyı alan vâli o kimsenin işini gördü. Daha sonra Şeyh Muhammed el-Cedîd bu durumdan haberdâr olunca, Abdülgafûr Müşâhidî’ye sitem etti. “Neden benden izinsiz yazı yazdınız? Bana neden haber vermediniz?” dedi. Abdülgafûr Müşâhidî ağlamaya başladı. “Aman efendim! Bir kusûr ettim. Tövbe olsun, af buyurunuz” diyerek ellerinden öptü ve af diledi.

Comments are closed.