Abdülhalîm Çelebi

Abdülhalîm Çelebi, Bâyezîd-i Velî ve Yavuz Sultan Selîm devri Osmanlı âlimlerindendir. Kastamonulu olup, doğum târihi bilinmemektedir. 1516 (H.922) senesinde, Yavuz Sultan Selîm Han ile birlikte gittiği Mısır Seferi dönüşünde, Şam’da vefât etti. Orada, Muhyiddîn-i Arabî hazretlerinin türbesine defnedildi. Vefatından kısa bir zaman önce bir sohbetinde buyurdu ki:
“Sahîhayn ismi verilen, dîn-i islâmın iki temel kitâbında (Buhârî) ve (Müslim)de, Câbir bin Abdüllah hazretlerinin bildirdiği bir hadîs-i şerîfte, Resûlullah Efendimiz: (Birinin evi önünde nehir olsa, her gün beş kerre bu nehirde yıkansa, üzerinde kir kalır mı?) diye sordu. ‘Hayır, yâ Resûlallah!’ dedik. (İşte, beş vakit namâzı kılanların da, böyle küçük günâhları afv olunur) buyurdu… Ba’zı câhiller, bu hadîs-i şerîfi işitince, ‘O hâlde, hem namâz kılarım, hem de istediğim gibi, keyif sürerim. Nasıl olsa günâhlarım afv olur’ diyor. Böyle düşünmek doğru değildir. Çünkü, şartları ile, edebleri ile kılınıp, kabûl olan bir namâz, günâhları döker. Sonra, küçük günâhları afv olsa bile, küçük günâh işlemeye devâm etmek, ısrâr etmek, büyük günâh olur. Büyük günâh işlemeye ısrâr etmek de, küfre sebeb olur. Ebû Bekr-i Sıddîk radıyallahü anh buyurdu ki: ‘Beş namâz vakitleri gelince, melekler der ki: Ey Âdemoğulları, kalkınız! İnsanları yakmak için hâzırlanmış olan ateşi namâz kılarak söndürünüz…
Hadîs imâmları, söz birliği ile bildiriyor ki: (Bir nemâzı vaktinde amden kılmayan, ya’nî nemâz vakti geçerken, nemâz kılmadığı için üzülmeyen, kâfir olur veyâ ölürken îmânsız gider. Yâ namâzı, hâtırına bile getirmeyenler, nemâzı vazîfe tanımayanlar ne olur?).

“SENİN GİBİ OLMAK İSTİYORUM!”
Ehl-i sünnet âlimleri söz birliği ile buyurdular ki: (İbâdetler îmândan parça değildir). Yalnız, namâzda söz birliği olmadı. Fıkıh imâmları, bir namâzı amden, ya’nî bile bile kılmayan kimse, kâfir olur, dedi. O hâlde, ey din kardeşim, bir namâzını kaçırma ve gevşek kılma, seve seve kıl!..
Büyüklerden biri şeytâna dedi ki: ‘Senin gibi mel’ûn olmak istiyorum, ne yapayım?’ İblîs sevinip, ‘Benim gibi olmak istersen, namâza ehemmiyyet verme ve doğru, yalan, her şeye yemîn et, ya’nî çok yemîn et!’ dedi. O kimse de, ‘Hiçbir namâzı bırakmayacağım ve artık yemîn etmeyeceğim’ dedi.”

Comments are closed.