Abdülhamîd Nûbânî

Abdülhamîd Nûbânî rahmetullahi aleyh, son devir Osmanlı âlimlerindendir. Kudüs’te yaşadı. 1932’de vefat eden Yûsuf Nebhânî hazretleri, Osmanlı devletinin son senelerinde Ağır Cezâ Mahkemesi reisi iken, onunla görüştüğünü bildirmektedir. Bizzat onun kerâmetlerine şâhid olmuştur. Aşağıdaki menkıbelerin hepsini Yûsuf Nebhânî anlatmıştır:
Bir gün Abdülhamîd Nûbânî yanıma geldi. Biraz oturduktan sonra; “Sen şimdi meşgulsün. Falancaya, falancaya hediye göndereceksin” dedi ve çıkmak üzere kalktı. Fakat onu tekrar oturtup ikramda bulundum. Hakikaten İstanbul’da sevdiğim bâzı kimselere göndermek için hediye hazırlamıştım.
Bir kere onunla berâberdim. Akrabam ve mahkememizin başkâtibi olan Mehmed Ali Efendi yanımıza geldi. Hanımı doğum yapacaktı. Şeyh Abdülhamîd Nûbânî ona; “Senin bir oğlun olacak. İsmini babanın adı olan Hasan koy!” dedi. Bir iki gün sonra Mehmed Ali Efendi ile karşılaştım. Ona; “Doğum oldu mu?” diye sordum. “Evet bir erkek çocuğumuz dünyâya geldi” dedi. Şeyh Abdülhamîd; “İsmini ne koydun?” dedi. “Bedrüddîn” dedi. Söylediği isim konulmadığı için yüzünden memnûniyetsizliği anlaşılıyordu. Sonra bana doğru eğilip kulağıma gizlice; “Bu çocuk yaşamayacak!” dedi. Ben bunu Mehmed Efendiden gizledim. Ve çocuk onun dediği gibi, vefât etti…
Bir cemâatle oturuyorduk. Bu sırada akrabâlarından birini bir iş için İstanbul’a gönderdiklerini, o işi mutlaka halledip döneceğini konuşuyorlardı. O cemaatin ileri gelenlerinden birisi; “Ben ona git işini gör gel” dedim, diyor ve bu işi halledip gelecek diye konuşuyordu. O bu sözünü birkaç defâ emin bir şekilde söyleyince yanımda oturan Şeyh Abdülhamîd kulağıma gizlice; “Vallahi o şahıs işini halledemeden gittiği gibi üzüntülü olarak dönecek” dedi. O şahıs İstanbul’a gitti. Bir sene civârında kaldı. İşini yapamadan gizlice üzüntülü olarak döndü…
Birisi ile Kudüs dışında harâbe bir yerden geçiyorduk. Yanımdaki şahıs bana; “Bu ev Bedri Efendinin evidir. Abdülhamîd Nûbânî’ye eziyet etti. Bunun üzerine bu büyük zât onun evine döndü ve; ‘Ey ev harabe ol!’ diye üç kere söyledi. Bir sene geçmeden Bedri Efendi delirip öldü. Sonra evi de harâbeye döndü ve bu hâle geldi. Delilik çocuklarından bâzısına da geçti. Onlar şimdi kendi hallerinde yaşarlar. O bedduâ sebebiyle bu hale geldiklerini bildiklerinden, âile fertleri onun duâsını alıp bu hastalıktan kurtulmak için kendisine çok ikram ederler. Şimdi âile olarak onun en yakın ve has talebelerindendirler” diye anlattı.