Abdülkâhir Sühreverdî

Ebü’n-Necîb Abdülkâhir Sühreverdî rahmetullahi aleyh, Irak’ta yetişen büyük velîlerden ve Şâfiî mezhebi fıkıh âlimlerindendir. Yaklaşık 1097 (H.490) senesinde İran’ın Sühreverd kasabasında doğdu. Küçük yaşta tahsile başlayan Abdülkâhir Sühreverdî ilim öğrenmek için gençliğinde Bağdad’a gitti. Fıkıh ilmini Es’ad Mühenî’den, tasavvuf ilmini İmâm-ı Gazâlî’nin kardeşi Ahmed Gazâlî’den tahsil etti. Bağdad’ın batı yakasında büyük bir dergâh yaptırıldı. Bir gün dergâhına üç Hıristiyan ile üç Yahûdî gelmişti. Onlara îmânı ve İslâmı anlattı. Kabûl etmediler. Bunun üzerine Abdülkâhir Sühreverdî, her birinin ağzına bir yudum süt verdi. Sonra her biri Kelime-i şehadet getirerek müslüman oldular ve;
“O sütü içince kalbimizdeki (Hıristiyanlık ve Yahûdîliğin) bütün küfür pisliklerinin dışarı çıktığını hissettik” dediler…
Abdülkâhir Sühreverdî hac farîzasını yerine getirmek için kardeşinin oğlu ile Mekke’ye gitmişti. Bir gün Kâbe-i muazzamada murâkabe, Allahü teâlâyı tefekkür, düşünme hâlinde iken, Hızır aleyhisselâm teşrif buyurdu. Fakat Abdülkâhir Sühreverdî hiç hâlini bozmayarak, murâkabeye devâm etti. Hızır aleyhisselâm bir süre durduktan sonra gitti. Bir müddet sonra Şeyh hazretleri başını kaldırınca yeğeni;
“Efendim! Bugün Hızır aleyhisselâm teşrif buyurdular. Siz ise kendilerine hiç bakmadınız sebebi neydi?” diye sorunca, Abdülkâhir Sühreverdî;
“Sen bilmiyor musun ki, eğer Hızır aleyhisselâm gelmiş gitmiş ise yine teşrifleri mümkündür. Fakat o zaman kavuşmuş olduğum ilâhî tecellîyi elimden kaçırmış olsaydım bir daha nerede bulabilirdim. Belki onun pişmanlığı kıyâmete kadar devâm ederdi” dedi. Bu sırada Hızır aleyhisselâm tekrar teşrif buyurdu. Bu defâ Abdülkâhir hazretleri hemen yerinden kalkıp, edeple lâzım gelen hürmeti gösterdi… Bir gün Abdülkâhir Sühreverdî hazretleri, yeğeni ile yolda sohbet ederek yürürken, köprü üzerinde meyve götüren birisini gördü. Ona; “Bunları bana sat” buyurdu. “Niçin?” dediğinde; “Meyveler içki için satın alındıklarından, kendilerinin benim tarafımdan satın alınmalarını istiyorlar” dedi. Adam düşüp bayıldı. Sonra tövbe ederek;
“Benim bu hâlimi Allahü teâlâdan başka kimse bilmiyordu. Fakat Sühreverdî hazretlerine hâlim mâlum olmuş” dedi.