Abdülmuttalib bin Fadl

Abdülmuttalib bin Fadl hazretleri, Hanefî mezhebi fıkıh âlimidir. Belh’de, 539 (m. 1144) yılında doğdu. Haleb’de 616 (m. 1219) yılında vefât etti. Vefatından kısa bir zaman önce bir dersinde buyurdu ki:
Hibe, hediye vermek, karşılıksız temlîk, bağışlamak demektir. Küçük çocuğa verilen hediyeyi, kendisi, anası veya velîsi alabilir. Taksîmi mümkün olmayan malı hibe etmek câizdir. Mal hibe olunur. Menfaat hibe olmaz. Bir malın yalnız menfaatini, yâni kullanılmasını hibe etmeye (Âriyet) denir. Bu mal, kullananın elinde emânet olur. Evi, oturmak için âriyet vermek câizdir.
Taksîmi mümkün olan malın parçası taksîmden sonra hibe olunur. Binânın parçası, ağaçtaki meyve ve tarladaki ekin böyledir. İki kişinin ortaklaşa mâlik oldukları bir malı meselâ bir evi, bir kişiye hibe etmeleri câizdir. Bir kişinin bir malı iki veya daha fazla kişiye hibe etmesi câiz olmaz. Taksîmi mümkün ise, ayırıp, parçalarını herbirine ayrı ayrı vermelidir. Bunun için, bağışın yardım kurumuna değil, kurumun başkanına yapılması lâzımdır. Bağış, hükmî şahsa değil, hakîkî şahsa verilince, sahih olur.
Bir malın iki fakire sadaka verilmesi câizdir. Fakire hibe edince, sadaka olur. Zengine sadaka diyerek verilen, hibe olur. Mahrem akrabâsı veya nikâhlısı olmayan kimseye hibe edilen malı geri almak câizdir. Fakat karşılığı verilmiş ve teslim alınmış ise, verilen şey çoğalmış ise yâhut ikisinden biri ölmüş ise veya verilenin mülkünden çıkmış ise, geri alınamaz. Hayvanın yaşlanması, büyümesi, nebâtın büyümesi, kumaşın boyanması, kesilip biçilmesi, çoğalması sayılır. Verilen şeyin miktârının veya kıymetinin azalması, geri alınmasına mani olmaz. Karşılığı bir başkası da verebilir. Karşılık olduğu söylenmeyerek verilen şey karşılık olmaz. Karşılık az veya çok olabilir. Hibeyi alanın verdiği makbûz karşılık olur. Belli bir şeyi karşılık vermesi şartı ile hibe etmek câizdir. Karşılığı teslim almadan önce herhangi biri vazgeçebilir. Teslim alındıktan sonra, ancak ikisinin rızası ile vazgeçilebilir.
Birisine, (Ölünceye kadar evimde otur!) demek câizdir. Ölünce ev, sahibine, ölmüş ise vârisine geri verilir. (Evimde otur. Birimiz ölünce, ev kalanın olsun!) demek bâtıldır. Birbirinin ölmesini bekleyeceği için, buna (Rukbî) denildi. Mülk sahibi olmayı ölüme ve başka tehlikelere bağlamak sahih değildir…