Abdurrahim Rûmî

Abdurrahim Rûmî hazretleri Merzifon’da yetişen evliyadandır. İlk tahsilini memleketinde yaptıktan sonra Mısır’a gitti. Orada Sühreverdiyye tarikatının Zeyniyye kolu kurucu­su Zeynüddin Hâfi’ye intisap etti. Daha sonra şeyhinin emriyle Merzifon’a döne­rek Zeyniyye yolunu neşretti. 850 (m. 1446) yılında orada vefat etti. Buyurdu ki: Dinimiz herkese güzel ahlakı emreder. Bu hususta Nisâ sûresinin otuzaltıncı âyet-i kerimede meâlen:
(Allahü teâlâya ibâdet ediniz. Ona hiçbir şeyi şerîk [ortak] koşmayınız. Annenize ve babanıza [söz ve fiil ile], akrabaya [onları ziyaret ile], yetimlere [gönüllerini almak ile], fakirlere [sadaka ile], akrabanız olan komşularınıza [şefkat ve merhamet ile], komşularınıza [iyilik ve onlara gelen zararlara mani olmak ile], dost ve arkadaşlarınıza [haklarına riayet ve sevgi ile], yolcu ve misafirlerinize [yemek ve içecek vermek ve abdest ve namazlarına kolaylık göstermek ile], köle ve cariyelerinize [elbiseler giydirmek ve yumuşak davranmak ile] iyilik ediniz. Muhakkak Allahü teâlâ, [mahluklara] ihsanda bulunmayıp da, kibirlenen ve öğünenleri sevmez) buyurulmuştur.
Fussilet sûresinin otuzdördüncü âyetinde meâlen: (İyilik ile kötülük [mükafat ve mücazatta] müsavi değildir. Sen kötülüğü, en güzel şekilde def et. [Yani gazabını sabır ile, kötülüğü af ile def et. Eğer sen bunu yaparsan] o zaman bakarsın ki, düşmanın yakın dost gibi olur) buyurulmuştur.
Mümtehine sûresinin sekizinci âyetinde meâlen: (Allahü teâlâ, din hususunda sizinle dövüşmeyen ve sizi bulunduğunuz yerlerden çıkarmayan kimselere iyilik ve ihsan etmenizden, onlara adalet yapmanızdan sizi nehyetmez. Muhakkak ki, Allahü teâlâ adalet ve ihsan eden müminleri sever) buyurulmuştur.
Ubâde bin Sâmit (radıyallahü anh) buyurdu ki: Resûlullah Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem), Eshâb-ı kirâma “aleyhimürrıdvân”, (Ben size Allahü teâlânın indinde şerefli olacağınız şeylerden haber vereyim mi?) buyurdu. Eshâb-ı kirâm “aleyhimürrıdvân” (Evet yâ Resûlallah) dediklerinde: (Allahü teâlânın indinde şerefli olup, yüksek derecelere kavuşmak istersen; sana kızana sen yumuşaklık ile muamele et. Sana zulmedeni, affet. Seni ziyâret etmeyeni de ziyaret et) buyurdu.