Abdürrahmân bin Muhammed

Abdürrahmân bin Muhammed rahmetullahi aleyh, Cezayir’deki Tilmsân’da yetişen İslâm âlimlerinin büyüklerindendir. Seyyid, yani Peygamber Efendimizin “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” soyundan olup, 929 (m. 1523) senesinde doğdu. 1011 (m. 1602) senesinde vefât etti. Vefatından kısa bir zaman önce bir sohbetinde buyurdu ki:
(Mümin) ve (Müslim) ve (Müslüman) demek, Allahü teâlâ tarafından, Muhammed aleyhisselâm vâsıtası ile, insanlara bildirilmiş ve İslâm memleketlerine yayılmış din bilgilerine inanan, kabûl eden kimse demektir. Bu bilgiler Kur’an-ı kerimde ve binlerce hadis-i şeriflerde bildirilmiştir. Bu bilgileri, Eshâb-ı kirâm Peygamberimizden işitmiş, (Selef-i sâlihîn) de, yâni Eshâb-ı kirâmdan sonra, ikinci ve üçüncü asırlarda [yüzyıllarda] gelen İslâm âlimleri de, Eshâb-ı kirâmdan işiterek veya bu işitenlerden işiterek kitaplarına yazmışlardır. Sonra gelen İslâm âlimleri, Selef-i sâlihînin kitaplarındaki bilgileri başka başka açıklamışlar, birbirlerinden ayrılmışlar, mânâları açık bildirilmemiş, inanılması lâzım bilgilerde, yetmişüç ayrı fırka meydana gelmiştir. Bunlardan yalnız bir fırkası, bu açıklamaları yaparken, kendi düşüncelerini, görüşlerini karıştırmamış, bir değişiklik ve ekleme yapmamışlardır. Bu doğru îmanlı fırkaya (Ehl-i sünnet) veya (Sünnî) denir.
(Müslüman) olmak için, inanılması lâzım gelen bilgiler, yalnız inanılacak altı şey değildir. Meşhûr olan (Farz)ların yapılmasının lâzım olduğuna ve (Haram)ları yapmamak, bunlardan sakınmak lâzım olduğuna inanmak da, Müslüman olmak için lâzımdır. Farzları yapmanın ve haramlardan sakınmanın birinci vazîfe olduğunu kabûl etmeyen kimsenin îmanı gider. (Mürted) olur. Kabûl edip de, nefsine ve fena arkadaşlara uyarak farzlardan bir veya birkaçını yapmayan yâhut bir veya birkaç haram işleyen kimse, Müslümandır. Fakat, kusurlu, kabahatli Müslümandır. Böyle Müslümana (Fâsık) denir. Farzları yapmaya ve haramlardan sakınmaya (İbâdet) yapmak denir. İbâdet yapmaya çalışan ve ibâdette kusuru olunca, hemen tevbe eden Müslümana (Sâlih) denir. Şimdi, hür memleketlerde oturup da, îman edilecek altı şeyi ve meşhûr olan farzları ve haramları bilmemek özr değildir. Öğrenmemek büyük günahtır. Kısa olarak öğrenmek ve çocuklarına öğretmek lâzımdır. Önem vermediği için öğrenmezse, kâfir olur…