Ablacığım, ne yaptın böyle?

Sene 2007…  Beş yıldır komodin çekmecesinde bekleyen ehliyetimi alıp trafiğe çıktım. Ehliyetli ama acemi bir sürücüydüm. Hayatımın bir ilkini daha yaşıyordum. Tüm cesaretimi toplayıp direksiyona geçtim.

Henüz sıfır km bir araç, acemi bir şoför ve İstanbul trafiği… Deneyimsiz olmama rağmen Yenibosna sitelerdeki evimden merkezdeki çarşıya gitmek için yola çıktım. Yenibosna merkezin keşmekeş trafiğini bilen bilir. Yanımda kimse yok. Sesimi dışa vererek dualar okumaya başladım. Heyecan, korku birbirine karışmıştı. 
“Bir gözün aynada olsun” diyen eşimin sözü kulağıma küpe olmuştu. Tedirgin ve temkinli bir vaziyette hedeflediğim yere ulaştım.  Aracımı park ettim. Arabaya bindiğim andan beri nefesimi tutmuş gibi derin bir nefesle soluklanıp şükrettim. 
“Acemi olmadan usta olunmaz” diyerek, kendime cesaret yüklüyordum. Çarşıdaki işlerimi halletmiştim. Sıra dönüşteydi. Hem şoför, hem yolcu… 
Mithatpaşa Caddesindeki Akşemsettin Camiinden öğle namazını eda eden cemaat çıkmaya başlamıştı. İki yaşlı amca temkinsiz bir halde karşıya geçmek için aniden yoluma çıktılar. Onlara çarpmamak için direksiyonu bir hamleyle sağa kırdım. O anda sinyallerini yakıp yolda bekleme yapan bir araca arka sol tampondan vurdum. Eyvah! 
O an sanki ters takla oldum. Ellerim titriyor, midem bulanıyor… Şok oldum âdeta. Meraklı bir kalabalık anında etrafımı çevirdi. Aracın sahibi de geldi. 
-Ablacığım, ne yaptın böyle?
Camı açıp araç sahibinden özür diledim. Korkudan dizlerimin bağı çözülmüştü. Aracın etrafındakiler, kaza tespiti yapmaya başladılar.
Kaza sonrası ne yapılacağını dahi bilmiyordum. Hemen eşimi aradım. Titreyen ses tonumdan olağandışı bir hadise olduğunu anlamıştı. Durumu izah ettim. Telefonumu, vurduğum aracın sahibine uzatarak, eşimin görüşmek istediğini söyledim. 
Birkaç dakika konuşup anlaştılar. Ciddi olmasa da küçük çaplı bir hasar mevcuttu. Sağ çamurluğum hafif derecede çökmüştü. Vurduğum aracın da tamponunda kırıklar oluşmuştu.   
Eşim henüz yeni olan aracın kaskosunu bozmak istemediği için karşı tarafla maddi olarak anlaşmıştı. Yanımda sadece yüz lira vardı. Parayı kazazede şahsa vererek olay yerinden hareket ettim.
Badireyi hafif atlattığım için şükrederken içimdeki korkulara yenisi eklendi. Evime ulaşmama yaklaşık iki km kalmıştı. Bir araca daha çarparsam verecek bir kuruş param kalmamıştı. Direksiyonu iki elimle öyle sıkı kavramışım ki eve gelip aracımı park ettiğimde, avuçlarımdan ter akıyordu. 
Bu kazanın etkisi birkaç gün sürdü. Dikkatsizlik ve panik yapmanın da ayrı bir “trafik canavarı” olduğunu anlamıştım…
 Sevgi Korkusuz-İstanbul