“Aç mısın, susuz musun?”

“Aç mısın, susuz musun?”



İbrâhim Havvâs hazretleri Bağdat’ta yaşayıp, Rey şehrinde vefat etti.

Bir talebesiyle yolculuğa çıktı bir gün. Yedi gün yedi gece hiçbir şey yemeden yürüdüler.

Ancak talebe acıktı.

Gücü tâkati tükendi.

Hocası onu gördü.

Hâline acıyıp sordu:

“Evlâdım! Ne oldu sana böyle. Aç mısın, susuz musun?”

Talebe cevâben;

“Hem susuzum, hem açım hocam. Bir şey yemezsem yürüyemeyeceğim” dedi.

Ona sevgiyle baktı.

Ve bir nehri gösterip;

“Öyleyse git şu akan sudan iç. Bundan sonra hiç susamazsın” buyurdu.

Genç, sevinçle baktı.

Ve bir “nehir” gördü önünde.

Hâlbuki az önce yoktu…

Eğilip kana kana içti avcuyla.

Serin ve tatlıydı.

Hiç böyle lezzetli su içmemişti.

Sonra abdest aldı o sudan.

Ve geri geldi.

Dönüp de ardına baktığında göremedi o suyu bir daha.

Kaybolmuştu gözden…

● ● ●

Bir gün bu zâta sordular:

“İnsan, alın yazısını bilebilir mi efendim?”

Cevâbında;

“Evet, bir kişinin gönlünde ne yatıyorsa, alın yazısı odur. Bir ırmağın akış yönünden, hangi noktada denize döküleceği anlaşıldığı gibi, insanın alın yazısı da yaptığı işlerden anlaşılır” buyurdu.