“Adresini biliyor musunuz?”

“Adresini biliyor musunuz?”



“Annesinin elinden çok çekti… Üvey ana yapmaz ona anasının yaptığını… O yine sabretti…”

 

 

Ahmet Abi, babası öldüğünde, İstanbul’da da evli olduğunu iki kardeşleri daha olduğunu tapuda öğrenince Ankara’dan İstanbul’a Çengelköy’de ailesini tanıdığı söylenen taksiciye giderler. Taksici cevap verir:

-Buyurun Ahmet Bey benim.

Durumu anlattık. Derken ben de hatırladım. Bizi Çengelköy’e getiren taksiciydi bu.. Demek ki emlakçılıkla birlikte taksicilik de yapıyordu…

Taksici Ahmet Bey, Ahmet Abiye döndü… Sussa mı sitem mi etse, ne dese bilemez bir bakış baktı… Birkaç saniye süren bu bakıştan sonra, “Sen onun oğlusun öyle mi?” dedi… Sonra mırıldandı. “Yeniden evlenmiş ha…” Yine kendi kendine öfkelendi: “E buradaki çoluk çocuğu ne hâlde onu hiç düşünmüş mü? Bu iki çocuğu burada boynu bükük bırakıp gitti… Kadın dırdırıymış… Hangimizin karısı ‘dırdır’ etmez… Kadın bu… Hemen bırakıp gitmek mi lazım!”

Biz sessiz kalınca üzerine düşmedik bir şey yaptığını anlamış olacak ki o da sustu. “Neyse” deyip bize döndü tekrar:

“Büyük kızı evlenip Adana’ya gelin gitti… Onun durumu iyi… Değmeyin hâline… Ama küçük ablanın hâli pek de iyi sayılmaz…”

-Ne oldu ona?

-Annesinin elinden çok çekti… Üvey ana yapmaz ona anasının yaptığını… Ama o yine de hep sabretti. Hatta kızcağız bir gün kafasına koymuş. Babasının Ankara’da olduğunu duymuş ama evli olduğunu bilmiyormuş. Gitmiş bir hafta Ankara’da dolaşmış ama babasını bulamadan geri dönmüş… 

-Eee sonra, şimdi neredeler?

Kızcağız evde çile çekerken en sonunda annesinin baskısına dayanamayıp o da evden kaçmaya karar vermiş. Duyduğumuza göre bir deniz astsubayıyla evlenmiş kendini kurtarmış… Beni baba bilirdi zavallı. Gittik nikâhında filan şahitlik ettik.  Ama annesiyle kavgalı olmayayım diye düğününe gitmedik…

-Tamam iyi güzel konuşuyorsun Ahmet Amca, ama bize şimdiki adresi lazım. Vaktimiz dar. Adresini biliyor musun?

-Bak şimdi zor soru sordunuz. Adresini bilmiyoruz evladım. Ama geçenlerde bizim hanımla Üsküdar’da karşılaşmışlar… Fıstıkağacı semtinde oturduğunu söylemiş, evine de davet etmiş. Gidemedik tabii ki…

İçimden bir bunaltı geldi… “Niye gitmediniz niye? Niye?” diyecek oldum… Sustum… DEVAMI YARIN

Comments are closed.