Ağlama kızım!..

(Dünden devam)
Efendimiz (aleyhisselam), Hazret-i Fatıma’nın elini tuttu, bir zaman mübarek gözlerini açmadı. Hazır olanlar, mübarek ruhu kabzolundu/ alındı sandılar. 
Hazret-i Fatıma ağlıyordu!
Babasının kulağına eğildi.
“Ey babacığım!” dedi. 
Cevap gelmedi. 
Bu defa “Canım sana feda olsun babacığım, ne olur, bana bak, bir şey söyle!” dedi. 
***
Efendimiz mübarek gözünü açıp “Ağlama kızım, biraz sabret; zira Hamele-i Arş senin ağlaman için ağlaşırlar” buyurdu. 
Mübarek elini uzattı.
Gözyaşlarını sildi!
Ve “Ey kızım! Ben ölünce ‘İnna lillah ve inna ileyhi raciun’ de; musibete sabredene ecir ve sevap verilir” buyurdu. 
***
Ama o ağlıyordu!
Gözyaşları akıyordu.
Daha sonra “Ey kızım! Babanın çekeceği sıkıntı ancak bu kadardır, başka hiçbir sıkıntı görmez” buyurdu.
Ve gözlerini kapadı. 
Bir müddet geçti.
“Yâ Fatıma! Oğullarım Hasan’ı ve Hüseyin’i getir!” buyurdu. 
***
Çocuklar geldiler.
Onlara şefkatle baktı. 
Alınlarından öptü.
Hazret-i Fatıma, Resulullah vefat edince “Ey benim babam! Senden sonra Cebrail kime gelir, kime vahiy getirilir? Yâ Rabbî! Benim de canımı al da Resulünle beraber olayım” diyerek mersiyeler söyledi. (Devamı yarın)