Akıl göz, İslamiyet ışık gibidir

Reformcunun (Akıl her şeye yeter) iddiasına, bugün de devam ediyoruz… 
Aklın anlayamadığı veya yanlış anladığı çok şey vardır ki, bunları Peygamberler bildirir. Peygamberler, uzman birer doktor gibidir. İlaçların tesirlerini iyi bilirler. İnsanlar, doktora az bir şey vermekle ilaçların faydalarına kavuşur, hastalıktan kurtulurlar. Peygambere lüzum yoktur demek, doktora lüzum yok demekten daha yanlıştır. Peygamberin bildirdiği hükümler, Allahü teâlâdan vahiy olduğu için, hepsi doğrudur, faydalıdır. Doktorun bilgileri, düşünce ve tecrübeyle olduğu için, hepsinin doğru olduğu da söylenilemez.
Akıl, göz gibidir, İslamiyet bilgileri de ışık gibidir. Gözümüz, maddeleri, cisimleri karanlıkta göremez. Allahü teâlâ, görme aletimizden faydalanmamız için güneşi, ışığı yaratmıştır. Güneşin ve çeşitli ışık kaynaklarının nuru olmasaydı gözümüz işe yaramazdı. Tehlikeli cisimlerden, zararlı yerlerden kaçamaz, faydalı şeyleri bulamazdık. Evet, gözünü açmayan veya gözü bozuk olan, güneşten faydalanamaz, fakat bunların güneşe kabahat bulmaya hakları olmaz.
Selim olmayan akılların, yanıldıkları için bir hakikati kabul etmemelerinin, uygun bulmamalarının, bir kıymeti yoktur. Selim olan akıllar, yani Peygamberlerin akılları, din hükümlerinin hepsinin pek yerinde ve doğru olduklarını açıkça görür. İslamiyet’in her hükmü, bu akıllar için, pek meydanda, aşikâr ve apaçıktır. 
(Akıl, her şeyi anlayamaz, hele âhiret bilgilerini hiç anlayamaz) demek, akla ipotek koymak mıdır? Işık olmadan göz göremez demek, göze ipotek koymaktır denebilir mi? Nakil olmadan, dinin emir ve yasaklarını sırf aklıyla kim anlatabilir ki?
Yazar, (Akla ipotek konunca fakirin aklı elinden alınıyor) diyor. Fakirin aklı alınıyor da zengininki niye alınmıyor? Bu ipotekten niye fakir etkileniyor da, zengin hiç etkilenmiyor, üstelik servetini artırabiliyor? Mısırlı sosyalist yazarlar gibi, her fırsatta servet düşmanlığı yapılıyor.
Bir de yazar, cahil halk ağzıyla, (Aklın mucizesi) tâbirini kullanıyor. Mucize, sadece Peygamberlerde görülen harika hallere denir. Bu, evliyada olursa keramet denir. Deyimler yerli yerinde kullanılmazsa, din anarşisi çıkar.