“Âlimin ölümü, âlemin ölümüdür!”

“Âlimin ölümü, âlemin ölümüdür!”



“Âlimin vefâtıyla, ilim yok olur. Fakat, yine yeryüzü, doğruyu gösteren âlimden mahrum kalmaz.”

 

Muhammed Übüllî hazretleri Cezayir’de yetişen İslâm âlimlerinin büyüklerindendir. 680 (m. 1281)’de Tilmsân’da doğdu. 753 (m. 1352)’de vefât etti. Buyurdu ki:

Hazreti Ali (radıyallahü anh)  buyurdu ki:

“Ey Kümeyl bin Ziyâd! Kalpler, bir kaba benzer. O kalplerin en hayırlısı, içinde hayır olanıdır. Sana söyleyeceğim şeyleri ezberle! İnsanlar üç kısımdır: Rabbanî olan âlimler, kurtuluşa ermek için çalışanlar, bir de esen rüzgâra göre hareket eden ahmak kimseler olup, bunlar; ilim nûruyla aydınlanmamış, sağlam bir barınağa sığınmamış olanlardır. İlim, mal ve mülkten hayırlıdır, ilim, seni gözetir, korur. Sen, malı gözetirsin, ilim, öğrenmekle çoğalır. Mal, vermekle azalır, ilim hâkimdir. Mal, gözetilmeye mahkûmdur, ilim aşkı ibâdet olup, onun ile Allahü teâlâya nasıl ibâdet edileceği öğrenilir. Hayatta iken ilim ile, tâat ve ibâdet yapılır. Mal sahipleri, daha hayatta iken ölmüşlerdir. Âlimler, her zaman bulunacaktır. Onların sevgisi, kalplerdedir. Âlimin vefâtıyla, ilim yok olur. (Onun için, âlimin ölümü; âlemin ölümü dendi.) Fakat, yine yeryüzü, doğruyu gösteren âlimden mahrum kalmaz. Onlar sayıca az, fakat Allahü teâlâ katında dereceleri çok yüksektir. Kalplerinde hikmetler gizlidir. Kendilerini arayanların kalplerine îmân tohumları ekerler. Mübârek vücutlarıyla dünyadadırlar. Fakat kalpleri, Allahü teâlâya bağlıdır. Onlar, Allahü teâlânın yeryüzünde halîfeleridirler ve emîn, güvenilir kullarıdır. Onlar, Allahü teâlânın dinine davet ederler. Onları görmeye can atmak lâzımdır. Âh, onları görmekle şereflenmek ne güzeldir.”

Sultânın birisi, âlim bir zâta; “Sultânı kuvvetli ve üstün yapan şey nedir?” diye sordu. Âlim zât da; “Kendisine itaat edilmesi” dedi. Sonra sultan; “Tâatin esâsı nedir?” diye sorunca, o zât; “Sultânın, emrini gözetip çalışan yardımcılarına iyilik ve sevgi göstermesi ve halkına adâletle muâmele etmesidir” dedi. O zaman sultan; “Doğru söyledin, emânet itaatin kalesidir, itaat etmek de milletin süsü ve zînetidir. Sultâna itaat dört şekilde olur: Ona düşkün olmak, onu sevmek, ondan korkmak, ona baş eğmek” dedi.

Halkın devlet başkanına itaati lâzımdır. Devlet başkanına itaat etmede, Allahü teâlâdan korkmak lâzımdır. Devlet başkanı da, Allahü teâlâya itaat etmelidir. Adâletli olsun olmasın, devlet başkanına tazim ve hürmet, Allahü teâlâya tazimdendir.

Comments are closed.