“Allah kimseyi kimsesiz bırakmasın”

“Allah kimseyi kimsesiz bırakmasın”



“Hayır diyordu görevliler, doktorlar senin bu şekilde sırt üstü uzanmanı istiyorlar…”

 

Acile getirmişlerdi. Ağzı yüzü kan içindeydi. “İnşaattan düşmüş” diyorlardı. Travma odasına aldılar. İçeride yapılan müdahaleden sonra birkaç yerinde kırık olduğunu tespit etmişlerdi. İç kanama riski de vardı.

Gözlem odasına geldiğinde görevlilerin birbiriyle konuşmalarına kulak kabartarak merakımızı gidermeye çalışıyorduk. Zavallı adam kırklı yaşlarda ama göbeklice biriydi. Ağrılar içinde “ah-of” inlerken, bir yandan da görevlilerden ricada bulunuyordu:

“Arkadaş be, bu hâlde çok canım yanıyor. Şöyle oturur hâlde dursam olmaz mı? Ah böyle ağrımıyor…”

“Hayır” diyordu görevliler, “doktorlar senin bu şekilde tahta yatak üzerinde hareketsiz uzanmanı istiyor.”

“Ne kadar kalacağım böyle?”

“İki üç saate kadar durum müsait olursa sizi röntgene alacaklar.”

Ne kadar uzun bir süreydi. Bir insan böyle acı çekerken bu kadar bekletilmek nedendi anlam veremedim. Ama üstüme vazife değildi.

“Ablacığım, bir bardak su isteyebilir miyim?”

“Hayır şu anda su içemezsin. Durumunun netleşmesi lazım, şimdi uzanın böyle!”

Adamcağıza soruyorlardı:

“Ailenize ulaşabileceğimiz telefonunu verir misin?”

Verilen telefona ulaşamıyordu yetkililer. Başka telefon olup olmadığını söylediler, cevap alamadılar…

Adamcağız ahlayıp oflarken arada bir “Allahü ekber” diye inliyor, “kurtar Allahım” diyordu. Sonra “vay anam” diye çıkardığı inleme sesine kendi kendine yorum yapıyordu:

“Hiç vay babam dedin mi hayatında? Ah anam ah…”

Değişik konuşmaları vardı… Derken biraz sonra hastane polisi geldi. Kendisine “geçmiş olsun” dedikten sonra birkaç soru sordu. Nasıl düştüğünü filan anlatırken “alkol aldım abi” dedi… Mesele anlaşılmıştı. Alkol alınca dengesini kaybedip inşaattan öyle düşmüştü. Pişman mıydı bilinmez ama o alkol kendini böyle perişan etmiş, vücudunda kırıklar meydana gelmiş  belki birkaç ay ayağa kalkamayacak hâle getirmişti.

Ailesine niye ulaşılamıyordu? Ailesi aradığında açmak mı istemiyordu? O adamcağız neden bu kadar içmişti? Hiçbirisi bizim için bilinmiyordu… Ve koskoca hastanede o perişan hâlde tek başına ameliyata alınacağı saati bekleyen bu adamcağıza doğrusu çok üzüldüm. Düşmesinden çok, kemiklerinin kırılmasından çok kimsesizliğine üzüldüm… Allah kimseyi kimsesiz bırakmasın… Allah darda kalanların, derdine deva arayanların yâr ve yardımcısı olsun; kötü alışkanlıklardan da kurtarsın…

         Abdullah Yavaşoğlu-İstanbul