“Allahü teala seni ateşten korusun!”

“Allahü teala seni ateşten korusun!”



“Süfyân-ı Sevrî bir adamı ziyâret ettiği zaman, ‘Allahü teala seni ateşten korusun’ diye duâ ederdi.” 

 

Bedreddîn Hüseyn bin Sıddîk hazretleri tasavvuf büyüklerindendir. 850 (m. 1446)’de Yemen’de Ebyât-ı Hüseyin’de doğdu. 903 (m. 1497)’de Yemen’de Aden’de vefât etti. Kıymetli sözleri vardır. Buyurdu ki:

“Vera, şüphelilerden temizlenmek ve her an nefisle muhâsebe etmektir.”

“Süfyân-ı Sevrî bir adamı ziyâret ettiği zaman, ‘Allahü teala seni ateşten korusun’ diye duâ ederdi.” 

“El-Evzâî şöyle buyurdu: Bir zaman gelecek ki, ünsiyet sahibi kardeş, helâl bir lokma ve sünnete uygun bir amel o zaman çok az olacak.”

Süleymân bin Yakûb, Bişr-i Hafî’den nasîhat isteyince: “Ekmeğin nereden geldiğine bak! Ateşi talep etme!” buyurdu. 

“Kim Allahü teâlâya yaklaşırsa, insanlardan uzak kalır.”

“İnsanların sırlarını ortaya çıkaracak sorular sorma.”

“Bugün ilim, onu vasıta yapıp karnını doyuranların eline geçti.”

“Nefsim, için en güvendiğim amelim, Peygamber efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) Eshâbına sevgi ve hürmetimdir.”

“Her kim bir binek ve yük hayvanına ‘Lanet olsun’ derse, o hayvan (hâl diliyle) der ki: Âmin, lâkin yüce Allaha hangimiz daha fazla âsi ise, lanet onun üzerine olsun!”

“Yüce Allahı seviyor musun?” diye sana sorsalar, sükût et. Zîrâ, eğer (hayır) dersen kâfir olursun. (Evet) dersen, hareketlerin O’nu sevenlerin hareketlerine benzememektedir. Onun için sahtekâr olursun.”

“Âdemoğlundan herkesin kalbinde iki mekân vardır. Birisinde melek, diğerinde şeytan vardır. Allahü teâlâyı andığı zaman, bu, şeytanın hoşuna gitmez ve bir tarafa çekilir. O kimsenin kalbine bir şey yapamaz. Allahü teâlâyı anmadığı zaman, gagasını onun kalbine koyar ve ona vesvese verir.”

“Gâfil (alışveriş ile ve başka işlerle meşgul olmak sûretiyle Allahü teâlâyı anmaktan uzak kalan) kimseler arasında Allahü teâlâyı ananlar, dinsizlerle muharebeden kaçan kimseler arasında sabredip muharebe eden kimseler mesabesindedir.”

“Bir kimse Allahü teâlâyı anmadan yürürse, üzerinde noksanlık olarak yürümüştür. Bir kimse Allahü teâlâyı anmadan yatağına girerse, üzerinde bir noksanlık olarak yatağına girmiştir.”

“Bir dağ (diğer) bir dağa (o mahalde bilinen) ismi ile (hitabederek); ‘Ey falan! Sana Allahü teâlâyı zikreden (anan) birisi uğradı mı?’ diye seslenir. ‘Evet uğradı’ derse, (soru soran dağ, arkadaşı olan dağa böyle birisinin uğrayıp, onun için böyle bir hayırlı hâlin hâsıl olmasından) sevinir. (Hattâ ona hâsıl olan fâidelerden, kendisine de birazcık ulaşmasını ümit eder. Böyle bir hâlin kendisinde hâsıl olmamasından dolayı da üzülür.)”