Allahü teâlânın aşkıyla yanardı

Allahü teâlânın aşkıyla yanardı



Çeşt beldesinde yetişen evliyanın büyüklerinden Yusüf bin Muhammed Çeşti hazretleri; seyyid olup, Allahü teâlânın aşkıyla yanardı.
Hâl sahibi bir zattı.
Kerametleri vardı.
Bir ara Herat’a gitti. Geri dönüp gelirken “gönül ehli” dervişlerden birinin evinde misafir oldu.
Onun da “bir kızı” vardı.
Hayâ ve iffet sahibiydi
Kız, o gece rüyasında, bedir hâlindeki “Ay”ın gökten kucağına inip “Ben, Allahü teâlâdan seni istedim. Sen, benim nikâhlımsın” dediğini gördü.
Uykudan uyandı…
Babasına anlattı.
Babası, rüyanın tâbirini, evlerinde misafir bulunan Hace Yusüf’ten sormak üzere yanına vardı.
Huzurunda oturdu.
Hace Yusüf-i Çeşti “Kızınızın gördüğü rüyadan haberim var. Ay’ın o hâli benim. Kızınızın iffetini duyduğum için onunla evlenmeyi Rabbimden istemiştim” buyurdu.
Ev sahibi çok sevindi…
Kızını ona nikâh etti.
Bu zat, sıcak bir yaz gününde talebeleriyle bir çölde giderken, gençler susuzluktan halsiz düşüp Hace hazretlerine durumu arz ettiler.
O, asasını taşa vurdu!
Allah’ın izniyle oradan bir “su” çıktı.
Ve akmaya başladı. O sudan içti.
Talebeler de içtiler.
Ve çok rahatladılar…
Bu “su”, bugün hâlâ akmakta olup “sıtmaya” tutulanlar ve başka hastalığı bulunanlar bu sudan içip bi-iznillah şifaya kavuşmaktadır. Ayrıca bu su, yazın soğuk, kışın sıcak akmaktadır.