Allahü teâlâya karşı şükür borcu

Allahü teâlâya karşı şükür borcu



İslâm âlimlerinden bazısı şükrü, “Allahü teâlânın varlığını düşünmek” diye tarif etmişlerdir.

 

Sual: Şükür nedir ve insan, Allahü teâlâya karşı lazım olan şükür borcunu nasıl ve ne şekilde yapmalıdır?

Cevap: Allahü teâlâya şükretmek, Onun dinini kabul etmek ve İslâmiyetin ahkamını, bildirdiği hükümleri yapmak, yerine getirmek demektir. Hamd, bütün nimetleri Allahü teâlânın yaratıp gönderdiğine inanmak ve söylemek demektir. Şükür; bütün nimetleri İslâmiyete uygun olarak kullanmaktır. İslâm âlimlerinden bazısı şükrü, Allahü teâlânın varlığını düşünmek; bazısı nimetlerin Ondan geldiğini anlamalı ve dil ile hamd ve sena etmeli; bazısı, Onun emirlerini yapmak, haramlarından sakınmak; bir kısmı da, insan önce kendini temizlemeli, böylece, Allahü teâlâya yaklaşmalı ve bazısı da, insanları irşad etmeli, doğru, salih olmalarına çalışmalı diye tarif etmişlerdir.

Sonra gelen İslâm alimleri de buyuruyor ki:

“İnsanın Allahü teâlâya karşı vazifesi üçe ayrılır:

Birincisi, bedeni ile yapacağı işlerdir ki, namaz, oruç gibi.

İkincisi, ruhu ile yapacağı vazifedir ki, doğru itikat etmek, Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdikleri gibi iman etmek, inanmak.

Üçüncüsü, insanlara adalet yapmakla, Allahü teâlâya yaklaşmaktır. Bu da, emaneti muhafaza, insanlara nasihat etmek, evvela İslâmiyeti öğretmekle olur.”

Bütün bunlardan anlaşılıyor ki, ibadet üçe ayrılır: Doğru itikat, doğru söz ve doğru iş. Bunlardan son ikisinde, açık olarak emredilmemiş olanlar, zamana ve şartlara göre değişir. Allahü teâlâ, Peygamberleri vasıtası ile değiştirir. İbadetleri, insanlar değiştiremez. Peygamberler ve bu Peygamberlerin vârisleri olan, Ehl-i sünnet mezhebinin âlimleri, ibadetlerin çeşitlerini ve nasıl yapılacaklarını ayrı ayrı bildirmişlerdir. Herkesin bunları öğrenmesi ve ona göre hareket etmesi lazımdır. Kısacası, doğru itikat, doğru söz ve amel-i salih, birinci vazifedir. Bütün İslâm âlimleri ve tasavvuf büyükleri buyurdular ki:

“İnsana vacib olan birinci vazife, iman, amel ve ihlas sahibi olmaktır. Dünya ve ahiret saadetleri, ancak bu üçüne kavuşmakla elde edilir. Amel, kalp ile ve dil ile, yani söz ile ve beden ile yapılacak işler demektir. Kalbin işleri, ahlaktır. İhlas, amelini yani bütün işlerini, ibadetlerini, yalnız Allahü teâlânın rızasına, sevgisine kavuşmak için yapmak demektir.”

Comments are closed.