Allahü teâlâya sığın, seni kurtarır

Her zaman ve her işte, Allahü teâlâya tevekkül etmeli, Ona sığınmalıdır. Nimet zamanında şükretmeli, isyan ve nankörlük etmemeli, dert ve belâlar gelince de, Allahü teâlâya sığınmalı, âfiyet vermesi, kurtarması için duâ etmeli, Ona yalvarmalıdır. Allahü teâlâ duâ edenleri, sıhhat ve selâmet isteyenleri, kendisine yönelenleri ve güvenenleri sever. İşlenen günâhlar için de, şartlarına uyarak tövbe etmeli ve Allahü teâlânın affına, merhametine güvenmelidir.

Zünnûn-i Mısrî hazretlerini çekemeyen, hased edenler, çeşitli yalanlar uydurup, iftiralar ederek zamanın hükümdarına şikâyette bulunurlar. Hükümdar da, bu işin aslını öğrenmek için, Zünnûn-i Mısrî hazretlerini huzuruna çağırtır. Zünnûn-i Mısrî hazretleri, hükümdârın yanına götürülürken yolda bir ihtiyarla karşılaşır ve o ihtiyar kendisine;

-Şimdi seni hükümdârın yanına çıkartacaklar. Sakın ondan korkma, onu üstün görme, asıl korkulacak Allahü teâlâdır. Kendini haklı göstermeye çalışma. Yapılan ithamlar sende yoksa ve sana haksızlık yapılmışsa Allahü teâlâya sığın, seni kurtarır der. Zünnûn-i Mısrî hazretleri, hükümdârın karşısına çıkarılınca, hükümdar;

-Senin için zındıktır, doğru yoldan ayrıldı, kâfirdir, diyorlar. Bu ithamlara karşı ne dersin? diye sorar. Zünnûn-i Mısrî hazretleri de;

-Ne söyleyeyim. Hayır, değilim desem, bana bu isnâdı yapmış olan Müslümanları itham etmiş, onların yalancı olduklarını söylemiş olurum. Evet, öyledir desem, yalan söylemiş olurum. Bu bakımdan siz reyinize mürâcaat ediniz ve hükmünüzü buna göre veriniz. Ben nefsimden yana olup, onu müdâfaa edecek değilim, cevabını verir. Bunun üzerine, hükümdâr biraz düşündükten sonra, yanındakilere dönüp;

-Bu kimse yapılan iftirâlardan uzaktır diyerek onu serbest bırakır.

Muhammed Ma’sûm hazretleri buyuruyor ki:
“Allahü teâlâ, meşveret etmeyi, bilenlere danışmayı emretti. Meşveret de, sebebe yapışmaktır. Meşveretten sonra tevekkülü emreyledi. Âhiret işlerinde tevekkül olmaz. Bunlarda çalışmak emrolundu. Burada, azâbından korkmak ve merhametinden ümitli olmak lâzımdır. Allahü teâlânın keremine, ihsânına güvenmeli ve emrolunan ibâdetleri yapmalıdır. İslâmiyete uymamız, yani emredilenleri yapmamız ve yasak edilenlerden sakınmamız vazîfemizdir. Tevekkül budur ve kulluk böyle olur.”

Netice olarak, yapılacak her işte sebeplere yapışmalı ve o sebeplere güç, kuvvet, tesir vermesi için de Allahü teâlâya güvenmeli, tevekkül etmelidir. Bir âyet-i kerimede meâlen buyurulduğu gibi:

(Bir işe başladığın zaman, Allahü teâlâya tevekkül et, O’na güven!)