Amasyalı Bayram Efendi

Amasyalı Bayram Efendi, Merzifon’da doğdu. Küçük yaştan îtibâren ilim tahsîline başladı. Tahsîlini tamamlayıp ilimde yükseldikten sonra Amasya müftülüğüne ve Sultan Bâyezîd Medresesi müderrisliğine tâyin edildi. Müslümanların müşkillerini halledip talebe yetiştirdi… Medîne-i münevvere, Trablusşam, Sofya, Konya ve Kayseri kâdılığı yaptı. 1709 (H.1121) senesinde Konya’ya giderken Eskişehir’de vefât etti…
Bayram Efendi, vaaz ve derslerinde ilmihal bilgilerinden anlatır, avamın ihtiyacı, evvela fıkıh bilgilerini öğrenmektir, buyururdu. Vefatından kısa bir zaman önce vaazında şunları anlattı:
“Bugün Hristiyanların kiliselerinde ve Yahûdîlerin havralarında, kalblerin, rûhların değil de, yalnız nefslerin, düşüncelerin birleşdirilmesine çalışılmaktadır. Dînî vecîbeler olarak da, eski din adamlarının koydukları ve her zamân, her yerde başka olan şeyler öğretilmekdedir. Bunun için, kiliseler, havralar, bir ma’bed değil, bir politika, bir konferans yeri olup, insanları uyuşturarak, liderlerin, şeflerin arzû ve düşüncelerine sürüklemektedirler…

DİN CAHİLLERİNİN ZARARI!..
Câmilerde de, din adamları arasına sızarak, böyle siyâset ve kazanç gâyesi ile konuşan her zamân görülmüştür. Bunlar, İslâm âlimlerinin kitâblarını okumamış, mezhebsizlerin, sapık kimselerin bozuk kitâblarına aldanmış din câhili (Yobaz)lardır. İslâmiyyetin îcâblarını öğretmek ve yaptırmak şöyle dursun, kendileri bile öğrenememiş zavallı kimselerdir. Bunlar, doğru dürüst abdest ve gusül almasını, şartlarına uygun ve ihlâs ile namâz kılmasını bilmeyen câhil kimseler olup, her asırda Müslümânları şaşırtmışlar, İslâmiyyete ve millete zararlı olmuşlardır. Kürsülerde yaldızlı sözlerle, heyecânlı hikâyelerle konuşarak, dinleyicileri köksüz ve geçici bir te’sîr altına alabilen birer hatîb, konferanscı olmuşlardır. Zalim idârecilerin ve kiliselerin sözcüleri gibi, geçici heyecân vererek dindârları aldatmışlardır. Âlimlerimiz bunlara din adamı değil, din ve îmân hırsızı, (Yobaz) demişlerdir. İslâm âlimlerinin kitâblarından anlatan ve sözleri, hâlleri, işleri, bu kitâblara uygun olan hakîkî din adamları, İslâmiyyeti bunların zararlarından korumuşlardır…”