Amel, îmânın şartı değildir

İmân, Müslümânlık esâslarını kabûl etmek ve bütün hükümlerine uymakta kusûr etse bile, saygı göstermek olduğundan, Müslümânlığın temelidir. Amellerden farzların farz olduğuna, harâmların da harâm olduğuna inanmak da îmândandır ve temeldir. İbâdetleri yapmamak ve harâmlardan sakınmamak, îmândan değildir. Şayet amel yani ibâdetleri yapmak, haramlardan sakınmak, îmândan bir parça olsaydı, günâh işleyen herkes, kâfir olurdu ve dünyâda Müslümân kalmazdı. İşdeki, ameldeki bozukluk, insanı dinden çıkarmaz. Günâh işlemek, kalbdeki îmânı bozarsa, meselâ günâh olduğuna inanmayarak yaparsa, o zamân küfür olur…

GÜNAH İŞLEYEN FÂSIKTIR!..
Ehl-i sünnet itikâdına göre, büyük günâh işleyenin îmânı gitmez yani kâfir olmaz. Günâh işleyen Müslümâna fâsık denir. İtikâdı yani îmânı sağlam olan fâsıklar, âhirette Cehennem azâbını yâ görür veyâ görmez. Görür ise, sonra mağfirete kavuşarak, Cehennemden çıkar. Müslümânlığın temeli, Allahü teâlânın birliğine ve Muhammed aleyhisselâmın bildirdiği emirlerin ve yasakların hepsini Allah tarafından getirmiş olduğuna inanmaktır. Emirleri yapmak ve yasak edilenleri yapmamak îmânın şartı değil ise de, yapmak ve yapmamak lâzım olduğuna inanmak, îmânın şartıdır. Böyle îmânı olmayan yani Müslümân olmayan kimseye kâfir denir. Kâfirler, ne kadar iyi iş ve insanlara faydalı buluşlar yapsa da, âhirette azâbdan kurtulamaz. İbâdetler ve bütün iyi işler kıymetli ise de, bunları yapmak, îmânın yanında ikinci derecede kalır. İmân temeldir, iyi işleri yapmak, ikinci derecededir. Îmânın ve îmân ile birlikte olan işlerin dünyâda da, âhirette de, faydaları vardır. İnsanı saâdete ulaştırırlar. İmânsız olan iyi işler, insanı dünyâda saâdete kavuşturabilir ise de, âhirette faydası olamaz.
Dinde reformcular, âhirete inanmadıkları için, yalnız iyi işleri yapmayı düşünüyorlar. Yalnız dünyâ huzûrunu düşündükleri için, ameli, yani iyi işleri yapmayı itikâdın üstünde görüyorlar. Amelin, îmânın şart olmasını isteyenlere dikkat edilirse, aralarında namâz kılanı, oruç tutanı, içki içmeyeni, domuz eti yemeyeni yok gibidir. Kendi düşüncelerine göre, kendilerine Müslümân denilebilmesi için, bu kötülükleri yapmamaları lâzımdır. Bu hâlleri, tekliflerinin samîmî olmadığını ve iyi işler yapmak değil, îmânı yıkmak istediklerini göstermektedir. İyi işleri îmâna şart koşarsak, Peygamberlerden başka, bütün kötülük yapanların Müslümân olmamaları lâzım gelir. Yeryüzünde kimseye Müslümân denemez olur. Bu reformcular seçtikleri birkaç güzel huyun îmâna şart olmasını istiyorlar. Çünkü bunlara göre, dîni insanlar yapmaktadır. Onun içindir ki, istedikleri işleri, iyi olarak seçmektedirler. Dikkat edilirse, bunlar zinâ etmek, içki içmek, zekât vermemek, namâz kılmamak gibi kötülükleri kötülük kabûl etmiyorlar ki, bunları yapmamayı, îmânın şartı bilsinler. İslâmiyet, birçok kötülüklere dünyâda da cezâ vermekte ve iyiliklere teşvîk etmektedir. Zâten, âlimlerin zâlimlere ve her Müslümânın birbirine, mümkün olduğu kadar, emr-i ma’rûf ve nehy-i münker yapması yani nasîhat etmesi farzdır. İslâmiyet iyi işlerin yapılmasını ve kötü şeylerden sakınılmasını böyle sağlamış iken bunu kâfî görmeyerek, dahâ doğrusu, bunların hiçbirini yapmayarak, diledikleri bâzı işleri îmânın şartı saymaktan ve böylelikle birçok Müslümâna kâfir demeye kalkışmaktan gâye ne olabilir?

İMANIN KEMALİ İÇİN!..
Netice olarak, Allahü teâlâya inanarak ve Onun emri olduğu için değil de, başka sebeple yapılan iyi işler, yani îmânsız olan ameller, kıymetsizdir. Amelsiz olan îmân ise, kıymetli ve faydalıdır. Müslümânlar, âhirette azâb çekmek ihtimâlinden kurtulmak için, İslâmiyetin hükümlerini yerine getirirler. Hele, dünyâda saâdete kavuşmaları, bu hükümleri yapmakla olur. Amel, îmânın şartı değilse de, îmânın kemâlinin şartıdır. İmân bir bakımdan, ilimdir. Dünyâda her terakkî, ilerleme ve saâdet, ilimden bekleniyor da, âhirette kuvvetli ilme dayanan îmân sebebi ile insanın saâdete kavuşmasına niçin şaşılıyor? Bu kadar kıymetli olan îmânı ehemmiyetsiz zannetmemelidir. Bunu, kazandıracağı ebedî mükâfâtın büyüklüğüne karşı küçümseyenler, ele geçirmekle şereflenmemiş olan zavallılardır…