Annem beni unutmamış!..

Annemin beni bırakıp Almanya’ya gittiğini düşündükçe içimdeki nefret çocuk, öfkemi körükler ama hasret çocuk elimi tutan nefreti itip düşürürdü. Sevgi dilencisi tarafım ise hasret ve nefretin çekişmelerinde araya girer içimdeki savaşı sulha çalışırdı.
Bu hengâme içinde üç duygudan birisi burnuma eşsiz bir koku üfleyip hasreti açığa çıkartarak genzimi sızlatırdı. Rüyalarımda da hissettiğim ve neye ait olduğunu bilmediğim o eşsiz kokuyu her daim bu hasret üslenirdi.
Bir gün okul dönüşü avlu kapısını tıklayacakken babaannem ve halamın konuşmalarını işittim. Annemden söz ettiklerini anlayınca dikkat kesildim. Bu fısıltılar beni gerçeklere itiyordu. Gizli konuşmalardan işittiklerim, soramadıklarımın cevabı niteliğindeydi. Hemen kulaklarımın pasını silip sessizce kapıya yanaştım. Babaannemin ses tonuna hiddet yansımıştı:
-Bir de utanmadan oğlumun yadigârını istiyor. Yuvamıza baykuş oldu, uğursuz!..
Halam babaannemin öfkeli yakarışlarını delerek:
-Ama anne, mahkemeye verirse alır kızını. Öyle yazmış…
Halamın tahmin yürütmesine babaannem meydan okuyordu:
-Tüm hâkimler birlik olsa alamazlar O’nu benden…
Anladığım kadarıyla annemden mektup gelmiş. Duyduklarıma göre annem beni unutmamıştı… Baharın müjdesini alan kuru dallar gibi hayallerim tomurcuklanmaya başladı.
Birkaç dakikalık kulak misafiri olduktan sonra işittiklerimi kendime saklayıp kapıyı tıklattım. Konuşmalar aniden kesildi. Halam kapıyı açtı. Sükûnet mühürlemişti ağızlarını. Babaannemin yanından geçerek evin merdivenlerini tırmanmaya başladım. Tandırda ekmek pişiren babaannem arkamdan seslendi:
-Ocakta yemek var. Getir bir tabak da vereyim.
Yemek düşünecek hal mi kalmıştı bende? Yüzüme yansıyan tebessümle babaanneme döndüm:
-Şimdi aç değilim, sonra yerim.
Yüzünden tebessümü çalınan suratsızdım ben. İlk defa sevinç bana uğramıştı. Tebessümü gören babaannem celallendi:
-Ne oldu, neden sırıtıyorsun?
-Hiç! Arkadaşımla çok sevdiğim bir oyunu oynayarak gelmiştim.
Babaannem beni sınarcasına soruşturdu:
-Ne oyunuymuş bu?
Aklıma ilk gelen oyun ismini telaffuz ettim, yalnızlığımı kastedercesine.
-Gölge oyunu…
Biraz kuşkulanan babaannem fısıltıyla halama sordu:
-Duydu mu acep konuştuklarımızı?
Halam emin bir tavır sergiledi:
-Sanmam, duysa soru sorardı. Bak bir şey sormadı.
Koşar adımlarla eve girdim. Çantamı bir kenara bırakarak mutfağa koştum. Çöpü karıştırmalıydım. Devamı yarın

Comments are closed.