Annenizin kıymetini bilin

Annenizin kıymetini bilin



Her gece dualar eder gönderirim anacığımın ruhuna. “Bir kere de olsa geliversen rüyama” diye…
 

Daha yeni kundakta iken kanserden öldüğünü söylerler annemin… Ovmaca aşı ve inek sütüyle büyütmüşler beni. Aklımın erdiğinde melul, melul çocuklarını kucaklayan annelere bakardım.
Boynumu büker garip duygulara girerdim nedense… İlk önce ellerimin hep soğuk olduğunu gördüm. Ellerinin arasına alıp da nefesiyle ısıtacak annem olmadığını fark ettim.
Yattığım da iki büklüm olurmuşum, ayaklarım ısınsın diye… Köy yeri çamur deryasıdır o zamanlar. Dizlerime kadar çamur olurdu. Azar işitmeyeyim diye; kendi hâlimce koca çeşmede çamurlu paçalarımı yıkar, hep ıslak eve gelirmişim.

Rahmetli ebem (ninem) beni korur kollardı. Onu ardımda hissederdim. Ramazanlarda sahura kaldırır, teravihte elimizde kandille camiye götürürdü beni.
Her fani gibi ebem de ahirete göçünce yapayalnız kalmışım. Oğlak çobanı oldum 6-7 yaşlarında. İlk zamanlar oğlaklar analarına koşarken bir kenarda bekleyen üç oğlağı içim cız ederek görmüştüm.
Benim gibi anasız oğlakları sahiplendim hep. Torbamdaki ekmeği onlarla paylaşırdım. Sütlü keçileri yakalar öksüz oğlaklarımın doymasını sağlardım.
Ne tarafa gitsem hep yanımda onlar vardı. Issız dağ başında can yoldaşım oldular. Afyonkarahisar’a gelirken beni ardım sıra takip ettiler. Dayanamadım yanlarına vardım, oğlaklarımın gözlerinden yaş akıyordu. Benim gidişime ağlıyordu bu öksüzler de. Koyuverdim kendimi ağladım epeyce. Öksüz oğlaklarımı kucakladım son kez. Ben gözden kayboluncaya kadar bakmışlardı ardımdan. Bu hikâye uzun mu uzun…

Yarım asrı aştım hâlâ ellerim soğuktur benim. Yüreğimin bir tarafı hep sızlar nedense. Bayramlarda hep tarifsiz bir hüzün çöker içime…
Ne zaman bir öksüz görsem, iliklerime dek üşüme tutar beni. Anasız çocuk çok zor büyür ama tez büyürmüş. Ana sıcaklığını hissetmeyenin eli de ayağı da hep soğuk oluyormuş. Beni saran sarmalayan annem hiç olmadı. Ondan yadigâr sadece kadife yorgan bir de soluk fotoğrafıdır bana kalan. Her gece dualar eder gönderirim anacığımın ruhuna. “Bir kere de olsa geliversen rüyama” diye.
“Ana kokusu nane gibidir” derler. Ben onun için arada bir nane koklarım. Gerçekten nane kokusu ana kokusu gibi midir?
Annelerinizin elinden sımsıkı sarılın. Annesi olanlar siz ne kadar bahtiyar ve şanslısınız bir bilebilseniz…

           Arif Yağcı-Afyon