Artık ümidimi kesmiştim

Artık ümidimi kesmiştim



Türbenin arka tarafındaki dar sokakta yürürken yol kenarındaki bir amca “tartalım mı?” diyor!..

 

Kitapta Eyüp Kabristanı içinde diyor ama nasıl bulacağım ki? Kocaman kabristan. Epeyce bir dolandıktan sonra ümidimi kesmeye başladım.

“Allah’ım nasıl bulurum? Ya Rabbi buraya kadar gelmişim bir daha nasip olur mu bilinmez, kimleri kimleri ziyaret ettim elhamdülillah ama Hüseyin Hilmi Efendiyi “rahmetullahi teâlâ aleyh” ziyaret etmeden de gitmeyi istemiyor bu gönül. Zira her ne öğrendimse din-i İslam’a dair o mübareğin kitaplarından öğrendim. Kendisini dünya gözüyle göremedim tanışamadım belki ama üzerimdeki hakkı o kadar çok ki, kurtuluşa ereceksem onun sayesinde olacak bu.

O hâlde buraya kadar gelip ziyaret etmeden dönmek ne büyük bir edepsizlik ve ne büyük bir gaflet olur. Kendi kendime dedim ki:

“Ey Keleş dolanmaya aramaya devam… Gerekirse bütün kabirleri dolaşacaksın akşama dek… Nasipte varsa elbet Cenab-ı Allah nasip eder birilerini vesile kılar, nasipte yoksa elden ne gelir ki…”

Eyüp Sultan’ın etrafında dolan babam dolan, gözüm kabir taşlarında ama yok, bulamadım…

Artık vazgeçmek üzereyim. Yorgunluk had safhada ve tepede kızgın güneş…

Türbenin arka tarafındaki dar sokakta yürürken yol kenarındaki bir amca “tartalım mı?” diyor gelene gidene?

Vardım yanına sevap olsun niyetiyle önündeki teraziye çıktım. Yoksa kilomuzu merakımızdan değil. O esnada geliş yönüme göre arka tarafıma düşen tarafa gözüm ilişti hafiften baktım “Esad Coşan” yazıyor. Bu ismi duymuşluğum var, “dedim hele bir o tarafa yürüyeyim bir Fatiha da onlara okuruz”… Sonradan öğrendiğim üzere Kaşgari Yokuşu olan patika yolu tırmanmaya başlamıştım. Gözüm bir sağımda bir solumda…

Yürüyorum ama yorgunluk da hat safhada. Yok babam yok, en ufak bir ibare bile yok. “Hadi biraz daha yürü”, yok. “Hadi biraz daha”, yok. “Hadi biraz daha” derken, artık ümidi kestim döneceğim, “demek ki nasip değilmiş” diyorum artık.

Ben bu düşüncelerle yoğrulurken yol kenarında duvar üstünde oturmuş bir tesbih satıcısı bana seslendi ve dedi ki:

“Abi bayağı yorulmuşa ve terlemişe benziyorsun. Kıpkırmızı olmuşsun, buralara da yabancısın galiba. Bak az ileride solda bir cami var. Bahçesinde bir tulumba var. Buz gibi suyu var, hem içersin hem de elini yüzünü yıkar şöyle bir serinler, kendine gelirsin…” DEVAMI YARIN