Asıl dert, ahiret derdidir…

Asıl dert, ahiret derdidir…



Hindistan evliyasının büyüklerinden Nur Muhammed Bedayuni hazretlerinin soyu, Peygamber Efendimize ulaşır.

Bir gün odadan çıktı.

Helâya girecekti.

Sağ ayakla girdi…

Bunun üzerine tasavvuftaki hâlleri bağlandı. Üç gün Allahü teâlâya yalvarıp tazarru ve niyazda bulunduktan sonra hâlleri tekrar açıldı.

Çok namaz kılardı.

Çok ibâdet yapardı.

Bu yüzden beli bükülmüştü.

Bir gün yakınlarına;

“Otuz seneden beri, kalbimden ‘şu yemek olsa da yesem’ diye bir düşünce geçmedi. Ne zaman acıksam, yanımda bulduğumu yerim” diye söylemiştir.

● ● ●

Bir gün birisi yiyecek bir şey hediye getirmişti. Kendisine takdim edilince nazik bir tavırla;

“Bu yiyecekte bir zulmet gözüküyor bir araştırınız!” buyurdu.

Getirene sordular.

“Helâldir” dedi.

Az araştırdılar…

Neticede “Allah için” değil de “riya” ile ve “gösteriş” niyetiyle hazırlandığını anlayıp, bu zata haber verdiler…

● ● ●

Bazı gençler de bu zata gelip “Bize nasihat ediniz” dediler.

Büyük veli, onlara;

“Asıl dert, ahiret derdidir. Cehennemde yanmaktan daha büyük dert yoktur ve olamaz. Her Müslümanın derdi bu olmalıdır. Ahiret derdi olanın, dünya derdi olmaz. Yani dünyada hiçbir şeyi dert etmez” buyurdu.

Comments are closed.