Ayakkabıcı İtalyan ustam

Ayakkabıcı İtalyan ustam



“Amacının beni sanatımda yetiştirirken aynı zamanda kendi dinlerine alıştırmak olduğunu bilmiyordum.”
 

 

Yıl 1962… İlkokulu bitirdikten sonra rahmetli babam beni sanat öğrenmem için Karşıyaka’da bulunan bir ayakkabıcıya çırak olarak vermişti. Bu ayakkabıcı bir ecnebi idi. İtalyan idi ve Hıristiyan dinine mensuptu.

İki sene boyunca onunla çalıştım. Bana çok iyi davranıyordu. Çok seviyordu. Ama bir yandan da beni değişik bahanelerle kiliseye götürüyordu. Kilisenin papazı ile bile tanıştırmıştı. O gittiğim yerde de insanlar bana iyi davranıyorlardı. Kiliseye gide gele gide gele kilisenin papazı bana “evladım” diye tatlı söylemlerle gönlümü alıyordu. Bu bir çocuğun hoşuna gidecek hareketlerdi. Bu ustanın amacının beni sanatımda yetiştirirken aynı zamanda kendi dinlerine alıştırmak olduğunu tabii o yaşta bilmiyordum.

Ben bilmediğim gibi ailem de bilmiyordu. Annem babam okuma yazma bilmeyen ümmi insanlardı. Benim iyi bir ayakkabıcı olmamdan başka bir amaçları yoktu.

Benim de dinî bilgim yoktu. Bu bana anlatılanları kıyaslayacak bir bilgiye sahip değildim. Onlar ise o tatlı vaatleriyle, o zaman Amerikan yardımı olan Marshall yardımından gelen hediyelerle beni kendilerine hayran bırakıyorlardı. Hediyeler, yiyecek yardımları o zaman için iyi bir şeydi ve çocuk olduğum için bunlar bana çok cazip geliyordu. Kiliseye yavaş yavaş alışır olmaya başlamıştım.

Bu arada ustam da bana hoş görünmek için elinden geleni yaptığı gibi babama da hoş görünmek için haftada on paket sigara yolluyordu benden.

Bu böyle devam ederken, bir arka sokaktaki arastaya İzmir’den gelen bir usta dükkân açmıştı. O dükkânın karşısında o zaman üzerinde “umum hela” yazan bir WC vardı. Esnaf ve çıraklar tuvalet ihtiyaçlarını burada gideriyorlardı.

O sokakta dayımın oğlu da esnaflık yapıyordu. Bu benim hâlimi uzaktan uzağa görmüş olacak ki benim o İtalyan ayakkabıcıdan kurtulmam için çareler arıyormuş. Bir gün gitmiş, o İzmir’den Karşıyaka’ya o sokağa gelen ustayla tanışmış. Ona “Senin bir çırağa ihtiyacın var” diye söylemiş. Onu ikna ettikten sonra da benim onun yanına çırak olarak gitmemi hedefliyormuş.

Dayımın oğlu kendince yolunu yaptıktan sonra bana geldi. Durumu anlattı. “O ustanın yanında çalışırsan iyi olur” dedi. Maksat bir birimizi daha sık görecektik filan… Ama ben Hıristiyan ustanın yanında halimden memnundum. Dolayısıyla dayımın oğlunun bu teklifi bana hiç cazip gelmedi. Kabul etmedim ve umursamadım. DEVAMI YARIN

Comments are closed.