Ayasolug Çelebisi Mehmed Efendi

Ayasolug Çelebisi Mehmed Efendi, Hanefî mezhebi fıkıh ve tefsîr âlimidir. Aydın’ın Selçuk (Ayasolug) ilçesinde doğup yetişti. Bursa’ya gitti. Molla Yegân’dan ilim tahsil etti. Hicrî dokuzuncu asırda Bursa’da vefât etti. Vefatından kısa bir zaman evvel bir dersinde buyurdu ki:
Ehl-i sünnet âlimleri söz birliği ile bildirdiler ki, âhir zamanda Deccâl zuhur edip, Doğu ve Batı arasında kırk gün hayat sürecek. Her milletten özellikle Yahudi milletinden çok kimse ona tâbi olacaktır. Onun emriyle; bulut yağmur yağdıracak, yeryüzü bitki bitirecektir. İnsanlar arasından bir kimseyi öldürüp diriltecek. Harab yerlere uğrayıp gizli hazînelerini ortaya çıkaracaktır. İlâhlık iddiasında bulunup insanları kendine ibâdet etmeye çağıracaktır. Bu sırada Îsâ aleyhisselâm yere inecek, Deccâl’i öldürecektir. Yahudi milleti perişan olacak, Müslümanlar onları buldukları yerde kılıçla öldüreceklerdir. Hattâ arkasına gizlendikleri taşlar; “Ey Allahın kulları, işte burada Yahudi vardır” diye nidâ edecek ve Müslümanlar varıp onları öldüreceklerdir.
Abdullah bin Ömer’den rivâyet edilen hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: “Îsâ bin Meryem yere inip evlenecek ve evlâdı olacaktır. Yeryüzünde kırkbeş sene kaldıktan sonra vefât edip benim kabrime defnolunacaktır. Ben ve Îsâ bin Meryem, Ebû Bekr (radıyallahü anh) ve Ömer (radıyallahü anh) arasında kıyâm edeceğiz.” Îsâ aleyhisselâm Muhammed aleyhisselâmın ümmetinin evliyâsından olup, O’nun şeriatı üzere hükmedecektir. O’nun ilk askerleri Eshâb-ı Kehf olacaktır. O zaman yeryüzünde öyle bir huzûr ve güven olacak ki, koyun kurt ile birlikte yaşayıp, çocuklar yılanlarla oynayacaktır…
Küfür, îmân edilmesi vâcib olan şeyleri inkâr etmek demektir. Küfür dört nevidir. Birincisi “Küfr-i inkârî”dir. Kalb ve lisanla bir şeyin inkâr edilmesidir. Ebû Cehl’in küfrü gibi. İkincisi “Küfr-i cuhûdî”dir. Kalbiyle bilip diliyle ikrâr etmemektir. İblîs’in ve Yahudilerin küfrü gibi. Çünkü, Yahudiler Peygamber efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) hak peygamber olduğunu bildikleri hâlde îmân etmemişlerdir. Üçüncüsü “Küfr-i ârî”dir. Kalbiyle bilip, îmân eder, ancak başkalarından ar edip çekindiği için diliyle söyleyemez. Ba’zıları, buna küfr-i inâdî dediler. Dördüncüsü “Küfr-i Nifaki”dir. Diliyle kabûl ettiğini söyleyip kalbiyle tasdik etmemektir. İbn-i Ubey bin Selûl’ün küfrü gibi. En şiddetli küfür de budur.