“Bize ne ikram edeceksin?”

“Bize ne ikram edeceksin?”



Horasan’da yetişen ve kabr-i şerîfi Merv şehrinde olan Ebül Abbâs Seyyârî hazretleri, bir gün “Ahmed” adında, sevdiği bir talebesinin evine teşrif etmişti.

Talebe, yeni evliydi.

Ve çok da fakirdi.

Hocasını görünce, pekçok sevindi garip.

Bir şeyler ikrâm etmek istedi.

Ama ne?

Bir miktar “un”dan başka hiçbir şey yoktu evinde.

Mutfakta, hanımıyla;

“Acaba ne yapsak?” diye düşünüyorlardı.

O anda hocası seslendi içeriden.

“Ahmed, evlâdım!”

Koşup geldi hemen:

“Buyurun hocam.”

“Evlâdım! Bizim karnımız aç, bize ne ikrâm edeceksin?”

Genç ezildi, büzüldü!

Ve üzülerek;

“Çok az unumuz var efendim” diyebildi ancak.

Büyük zât;

“Çok iyi, hemen getir o unu bakalım.”

Delikanlı koşup getirdi.

Un, bir “avuç” kadardı.

Bereket için duâ etti…

Ve talebesine verip;

“Al evlâdım!.. Bu undan ekmek yapın da yiyelim! Cenâb-ı Hakk hânenize bereket versin. İnşallah yıllar yılı yersiniz de bitiremezsiniz o ekmekleri” buyurdu.

Hanımı ocağı yaktı.

Ve pişirdi ekmekleri.

Yiyip sohbet ettiler.

O ekmekleri senelerce yediler de bitiremediler hakîkaten. Zira yedikçe artıyordu…