Bu ordunun kumandanı kim?

Mehmed Emîn Tokâdî hazretleri, İstanbul velîlerindendir. (1664-1745) Tokat’ta doğdu, İstanbul’da vefât etti. Kabri, Unkapanı’na inen cadde ile Zeyrek Yokuşu’nun kesiştiği tepe üzerinde, Soğukkuyu Pîrî Paşa Medresesi kabristanındadır. Kendisini vesîle ederek duâ edenler dileklerine, muratlarına kavuşur…
***
Hattat Mehmed Râsim Efendi anlatır:
Sultan Üçüncü Ahmed Hânın vefâtından sonra, şöyle bir rüyâ gördüm… Geniş bir sahrada orduyu hümâyûn kurulmuştu. Bir tepe üzerinde de sultanlara mahsus bir otağ (çadır), onun etrafında ise büyük bir kalabalık vardı… Kalabalıktan bir kişiye yaklaşıp;
“Bu ordunun kumandanı kimdir?” diye sordum. O da;
“Âhir zaman Peygamberi Muhammed aleyhisselâmdır” dedi. Cehennem’e götürülecek bazı kimseler bu büyük çadıra götürülüyor, buradan şefâat edilirse Cehennemden kurtuluyordu…
Yine birisine;
“Peygamber efendimiz nerede bulunuyor?” diye sorduğumda;
“Tepedeki büyük çadırda” dedi. Hemen çadırın yanına koştum. Çadırın kapısına vardığımda, Mehmed Emîn Tokâdî hazretlerini gördüm. Şefâat isteyenleri çadırın içine götürüp, getiriyordu. Çok şaşırdım. Biz bu zâtı anlayamamışız diye çok üzüldüm… O anda elleri bağlı birini çadırın kapısına doğru getirdiklerini gördüm. “Bu kimdir?” diye sorduğumda, Sultan Ahmed’dir dediler. Sonra çadıra yaklaşıp, Mehmed Emîn Tokâdî hazretlerine teslim ettiler. O da önüne düşüp çadırın içine girdiler. İçeride Peygamber efendimiz kendisine iltifât buyurdu… Çadırdan çıktıklarında Mehmed Emîn Efendi;
“Şefâat buyurulup affolundun, müjde olsun!” diye bağırdı. Dışarıda sultanlara mahsus süslü bir at duruyordu. Mehmed Emîn Efendi, Sultânı tâzim ve hürmetle çadırdan çıkarıp, bekleyen süslü ata bindirdi. Etraftakilerin tebrikleri arasında, süratle oradan uzaklaştı…
Bu rüyâyı gördükten sonra ertesi gün talebelere hat dersi veriyordum. Mehmed Emîn Efendi bâzı günler teşrif ederdi. O gün de dershânemizi teşrif etti. Hemen karşılayıp elini öptüm. Bu sırada bana;
“Hoca Efendi, akşamki seyrâna ne dersin?” buyurdu. O gece gördüğüm rüyâyı hatırlayıp ağlayarak ellerine kapandım. O mübarek de ağladı. Sonra şükredip bana;
“Ben hayatta iken bu gibi ilâhî sırları yayarak, bizim hâlimizi teşhir etmene rızâ göstermem” buyurdu… Vefâtına kadar bunu kimseye anlatmadım…
Bütün Ehl-i sünnet âlimleri söz birliği ile bildirdiler ki: “Eshâb-ı kirâm efendilerimiz hâriç, İstanbul’un en yüksek üç velîsi; Abdülfettâh-ı Akrî, Murâd-ı Münzâvî ve Mehmed Emîn Tokâdî’dir…”
Allahü teala şefaatlerine nail eylesin…

Comments are closed.