“Bu zamanda da var mı?”

“Bu zamanda da var mı?”



Evliyânın büyüklerini sevenlerden biri anlatıyor:

Bir gün Behâeddîn-i Buhârî hazretleri, bir grup insanla bir ırmak kenarında sohbet ediyor, cemaat hayranlıkla onu dinliyordu…

Dinleyenlerden birkaçı, büyüklüğüne inanmıyorlardı bu zâtın.

Onlardan biri;

“Efendim, önceki velîler ne güzel kerâmet gösterirlermiş… Keşke zamanımızda da öyle velîler olsaydı da, o kerâmetleri biz de görseydik” deyiverdi.

Büyük velî, ona;

“Bu zamanda da öyle velîler var ki şu ırmağa emredip (Geri dön, yukarı ak!) dese, su, bu emri dinler ve dönüp tersine akar” dedi.

O böyle buyurdu.

Su hemen geri döndü.

Başladı yukarı akmaya.

Evet, su tersine akıyordu.

Bunu görüp şaşkına döndü cemaat!

Büyük velî, o suya;

“Ey ırmak, sözümüz misâl vermek içindir, yoksa murat değildir!” diye seslendi.

O zaman ırmağın yönü değişti.

Aşağı doğru akmaya başladı.

Büyük zât, cemaate;

“Bu hâller hiç mühim değil, asıl mühim olan şey; Peygamber Efendimizin yoluna sarılmak ve bu yoldan kıl kadar ayrılmamaktır” buyurdu.

Ve ilâveten;

“Tasavvuftan maksat, şu iki şeye kavuşmaktır. Birincisi; îmân, görmüş gibi kuvvetlenir, öbürü, emirleri yapmak zevkli, haramlar çirkin gelir. Günah işleyenlerde kerâmet olmaz” buyurdu.

Comments are closed.