Bugün çok açım!

Efendimiz aleyhisselâm, evlerinde otururken hazret-i Ebû Bekir gelip;
“Yâ Resûlallah çok açım” diye arzetti.
Efendimiz sükût ettiler. Az sonra hazret-i Ömer gelip arzetti.
“Yâ Resûlallah karnım çok aç”.
Ona da bir şey buyurmadılar. Az sonra hazret-i Alî gelip arzetti:
“Çok açım yâ Resûlallah”.
Efendimiz, çok sevdiği bu üç sahâbîsinin hâline çok üzüldüler. Çünkü ikram edecek birşeyleri yoktu.
Üstelik kendileri de çok aç idiler. Zîrâ mübârek karnında üç taş bağlı idi ki, üç gündür yemek yemediklerine işâretti bu.
Hazret-i Alî;
“Muâz bin Cebel’e gidelim yâ Resûlallah. Onun bahçesinde bir hurma ağacı var. Meyvesi varsa bize de ikrâm eder” dedi.
Efendimiz aleyhisselâm;
“Olur yâ Alî, gidelim” buyurunca, kalkıp o sahâbînin hânesine vardılar. Hoşbeşten sonra Efendimiz;
“Yâ Muâz hiç hurman var mıdır? diye sordular.
Hazret-i Muâz önüne bakıp;
“Mâlesef yâ Resûlallah” dedi.
Efendimiz, Hazret-i Alî’ye, bahçedeki meyvesiz bir hurma ağacını gösterip;
“Yâ Alî, şu ağacı görüyor musun?” buyurdular.
“Evet yâ Resûlallah” dedi.
“Ona git, selâmımı söyle!” buyurdu.
Hazret-i Alî;
“Başüstüne yâ Resûlallah!” deyip fırladı bahçeye.
Fakat o da ne?
Ağacın dalları tâze hurma ile doldu o anda. Elindeki sepeti tâze hurma ile doldurdu ve Efendimizin huzûruna koşup;
“Buyurun yâ Resûlallah!” diyerek arzetti.
Hepsi de çok sevinmişlerdi. Doyuncaya kadar yediler. Sonra Hazret-i Muâz onları konu komşuya dağıttı. Bitmek şöyle dursun, azalmadı bile.

Comments are closed.