Bundan hakkımı al!

Osmân bin Muhammed bin Ebî Şeybe hazretleri “rahmetullahi aleyh”, Resûlullah Efendimizin hadîs-i şerîflerinden şöyle naklediyor: Yârın kıyâmet gününde ümmetimden ihtilâflı iki kişi, Hak teâlânın huzûruna çıkar.
Biri alacaklıdır.
Ve hakkını ister.
Rabbimiz diğerine; “Bu kardeşinin sende olan hakkını ver” buyurur. “Yâ Rabbî! Hiç sevâbım kalmadı, ne vereyim?” deyince, hak sâhibine; “Bunun hiç sevabı kalmadı” buyurur.
O kul üzülür.
Hak teâlâya;
“Yâ Rabbî! O zaman günahlarımı alsın” der. Resûlullah Efendimiz sözün burasında ağlayarak; “O gün öyle dehşetli bir gündür ki, başkalarının günahlarını yüklenmek şöyle dursun, insan kendi günahının yükünden kurtulmaya muhtaç olduğu bir gündür” buyurur.
Eshâb ağlaşırlar.
Efendimiz anlatır:
Allahü teâlâ hak sâhibine; “Başını kaldır da Cennetin şu muhteşem köşklerine bak” buyurur. Hak sâhibi; “Yâ Rabbî! Gördüğüm bu köşkler hangi şehîd, hangi sıddîk veya hangi Peygamberindir?” diye sorar.
Merak etmiştir.
Hak teâlâ ona;
“İşte o gördüğün göz kamaştırıcı köşkler, bedellerini ödeyenler içindir” buyurur. Hak sâhibi; “Yâ Rabbî! Bunların bedellerini kim ödeyebilir ki?” deyince; Allahü teâlâ; “Sen ödeyebilirsin” buyurur.
O kimse şaşırır.
Ve arz eder ki;
“Neyim var ki yâ Rabbî, ben ne ile ödeyebilirim?” der. Allahü teâlâ; “Hakkını bu kardeşine bağışlarsan, bunlara mâlik olursun” buyurur.
Hak sâhibi sevinir;
Ve cenab-ı Hakka;
“Bağışladım yâ Rabbî” der. Allahü teâlâ; “Haydi, arkadaşının elinden tut da berâber Cennete giriniz” buyurur…

Comments are closed.