“Bunları sultânına götür!”

“Bunları sultânına götür!”



Konya’da dünyaya gelen Seyyid Ebül Vefâ hazretlerinin büyüklüğüne, zamanın Sultânı inanmıyordu. Onu imtihana kalkıştı.

Baş vezire emretti:

“Bir kabın içine bir ‘yılan yavrusu’ koyup götür Ebül Vefâ’ya. Bakalım içindekini bilecek mi?”

Baş vezir geldi bu velîye.

Ve kabı koydu önüne.

Büyük zât gözlerini kapayıp; “Dünyanın her yerini taradım. Sâdece bir ‘yılan yavrusu’ yoktu yerinde. O da bu kutunun içindedir” buyurdu.

Baş vezir, insafa geldi.

Ve ona “talebe” oldu.

Sultânınsa huzûru kaçtı. “Saltanatım elden gidecek” diye büyük endîşeye kapıldı!

Hâlbuki Ebül Vefâ hazretlerinin böyle bir düşüncesi yoktu.

Sultan, inâdını sürdürüp bir imtihana daha tâbi tuttu bu zâtı. Bir kese aldı.

İçine “yüz dînar” koydu.

Ama hepsi helâlinden.

Arasına “on dînar” koydu.

Ama bunlar haram idi.

Düşündü ki: “Gerçekten velîyse, bu haram dînarları, helâl olanlardan ayırsın bakalım.”

Hizmetçi huzura geldi.

Bu keseyi ona arz etti.

Ve bir şey demeden oturdu. Ama büyük velî, biliyordu onun niyetini.

Keseyi önüne döktü.

“Helâl” dînarları seçti.

“Bunlar benim” dedi.

Diğer “haram” olan dînarları toplayıp hizmetçiye verdi.

Ve buyurdu ki:

“Bunları sultânına götür.”

Ama sultan, inâda devam etti!..

Comments are closed.