“Burada bir balcı amca vardı”

“Burada bir balcı amca vardı”



Biz çoluk çocuk oraya geldiğimizde balcı bize döndü “Ya evladım nerede kaldınız siz” dedi!..

 

Zannedersem 2006 veya 2007 yıllarıydı. Kuzuluk Kaplıcalarına gitmiştik. İlk defa gidiyorduk. Orada Eshab-ı kirâm efendilerimize ve evliya zatlara ait kabirler, türbeler olduğundan bahsetmişlerdi. Akyazı civarında o mübarek zatlardan çokmuş… Biz de gelmişken birini ziyaret etmeye niyetlendik. Ama bize verilen adresin doğru olup olmadığını bilmiyorduk. Dediler ki:

“Türbe yüksekçe bir tepede. Nisan ayında araba ile zor gidilir. Çıkabildiğiniz yere kadar çıkın, sonra yaya yürürsünüz.”

O zaman bir Kartal’ımız var. Ailecek bindik arabaya. Çıktık yokuş yukarı çıkabildiğimiz yere kadar. Ama yağmur yağmış yol çamur… İndik arabadan biraz daha yürüdük ama gözümüz kesmedi. Dedik ki: “Bu işte bir yanlışlık var. Hem bir türbeye giden yol böyle olmaz hem bizden başka hiçbir ziyaretçinin gitmemesi mümkün değil. Galiba biz yanlış yoldayız…” Geri döndük, arabanın yanına indik. Sorabileceğimiz kimse de yoktu. Umutsuz hâlde başka istikametten öbür taraftan Akyazı’yı dolanarak gelmek istedik.

İleride bir köyde sorduk. Bize “O bahsettiğiniz kabre Akyazı tarafından gidilir. Oranın adı da Keremali Tepesidir. Kerem ve Ali isminde iki mücahide ait” dediler. “Peki” deyip asfalt yoldan devam ettik. Orada güzel bir akarsu vardı. Şırıl şırıl akıyor. Bir de ağacın altında ihtiyar bir zat bal satıyordu. Biz çoluk çocuk oraya geldiğimizde balcı bize döndü aynen şöyle dedi:

“Ya evladım nerede kaldınız siz!”

Biz de acaba bizi bir yerden mi tanıyor, kimdir nedir diye sormadık. Çünkü tertemiz, bembeyaz sakallı nur yüzlü bir ihtiyardı:

“Geldik işte amca, bu türbeyi ziyaret edeceğiz” dedik.

“Gidin ziyaretinizi edin. Çıkınca beni mutlaka görün.”

“Peki amca” dedik.

Girdik. Orada yeniden bir abdest tazeledik. Ziyaretimizi yaptık. Duamızı ettik. Çıktık, geldik o balcı yok. Mübarek kayıp. Ne bal var, ne ihtiyar!..

Sağa baktık sola baktık yok. Tekrar ilerideki köylülere sorduk; “Burada bir balcı dede vardı. Biz ondan bal alacaktık” dedik. Kimse bal satan o ihtiyarı tanımıyordu. Kuzuluk’a geldiğimizde durumu oradaki arkadaşlara anlattık. Kimse böyle bir şeye rastlamamış. O ihtiyar kimdi? Bize niçin öyle söyledi bilmiyoruz… Rabbim sevdiği kullarının himmet ve bereketini üzerimizden ayırmasın.

          Mehmet Önal-İstanbul

Comments are closed.