Bürokrat günlüğü ve acı gerçekler

Bürokrat günlüğü ve acı gerçekler



“Birbirimizi kandırıyorduk… Öte yandan, kim, hangi bakan ilgileniyordu konuyla?..”

 

Bugün yaşadığımız büyük sıkıntıların temelinde dün yaptığımız yanlışlar var. Geçmişte yapılan çok küçük ve önemsizmiş gibi görünen hatalar, zamanla neredeyse çözülmesi mümkün değilmiş gibi görünen sıkıntıya sebep oluyor. Yazar Ertuğrul Taylan, “Bürokrat Günlüğü” adlı eserinde, 10 Temmuz 1990 günü için, bakınız neler yazmış:

Bir yıl önce Şırnak’tan gelen Mahalli İdareler Şube Müdürü Celal Bey’e, oradaki durumu sordum. Belli ki doluydu. Dobra dobra konuştu:

“Savaş, bizim yönümüzden yitirilmişti. Halk da…”

“Tekrar kazanılamaz mı halk?” dedim.

“Devlet yoktu ki, halk ona bağlansın. Kimse terör örgütü aleyhine konuşamazdı. Devlet taraftarı olarak bilinen yaşayamazdı. Bir yere gidemezdi. Kimse konuşmazdı onunla.”

Ne acı, ne acı!.. Hele hele devamını okuyun bir de:

“Alayın, tugayın hemen yanından ateş açılıyordu. Hem de güpegündüz. Sözde karşılık veriliyordu. (Tam sipere yatmış Mehmetçik havaya ateş ediyordu.) Takip makip yapılmazdı. Zira “En az zayiatla netice alma” emri, “Hiç zayiat vermeyeceksin, yani ‘Takibe çıkmayacaksın’ şeklinde yorumlanıyordu. Birbirimizi kandırıyorduk… Öte yandan, kim, hangi bakan ilgileniyordu konuyla?”

Görüyorsunuz, değil mi?

Yıllardır, ülkemizin en önemli derdi için, geçmişte ne hatalar yapmış, ne uyuşuk davranmışız!

Güya savunmaktan vazgeçip saldırıya geçtiğimiz yıllarda, radyo ve televizyonlarımız, “Genelkurmay Başkanlığından verilen bilgiye göre, bugün üslerinden havalanan jetlerimiz, sınırı geçerek terör yuvalarını yerle bir etmiştir” haberini verir, biz de huzura kavuşacak ülke diyerek biraz olsun rahatlardık.

15 Temmuz darbe girişiminden sonra öğrendik ki “Evet, jetler gidiyormuş ama FETÖ’ye bağlı pilotlar, terör hedeflerini değil, rastgele yerleri bombalayıp dönüyormuş!”

İyi de, o güne kadar, bu gerçeği bilen, gören, anlayan, hiçbir görevli olmadı mı? Oldu da gerçeği söylemekten korktu mu? Korktuysa, kimden korktu, niçin korktu?

Boşa giden onca paraya, onca emeğe yazık değil mi? Bu jetler, jetlerin yakıtı, bile bile boş arazilere atılan bombalar bu devletin hazinesinden ödenen paralarla alınmadı mı? Hazineye nereden geldi bu paralar? Her birimizin ödediği vergilerden, değil mi?

“Açılan ateşe ateşle karşılık verdi Mehmetçik. Teröristler kaçtılar” diyordu; devletimizin resmî kurumları. Biz de doğru sanıyor, inanıyorduk; saf saf! Oysa tam sipere yatmış Mehmetçik, havaya ateş ediyormuş!.. DEVAMI YARIN

Comments are closed.