BÜYÜK MÜDERRİS Harputlu Abdüllatif Efendi

Harputlu Abdüllatif Efendi son devir Osmanlı âlimlerindendir. 1257 (m. 1842)’de Harput’ta doğdu. İstanbul’da Fâtih medresesini bitirip ica­zet aldıktan sonra Beyazıt Camii dersiâmlığı ile Meclis-i Tedkîkat-ı Şer’iyye üyeliğine tayin edildi. Medresetü’l-vâizîn’de de kelâm dersleri okutan Abdüllatif Efendi 1334 (m. 1916)’da İstanbul’da vefat etti. Bir dersinde şunları anlattı:
Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîmde meâlen; “Orada (Kûba mescidinde),günahlardan ve pisliklerden temizlenmeyi seven kişiler vardır. Allah da böyle çok temizlenenleri sever” buyuruyor (Tevbe-108). Resûl-i ekrem efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) bir hadîs-i şerîfte; “Temizlik îmânın yarısıdır” buyurdu. Hazret-i Osman (radıyallahü anh) şöyle anlattı: Resûl-i ekrem efendimiz ile beraber idim. Huzûrunda abdest alan birisi var idi. Bu sırada Resûlullah efendimiz güldüler. Bunun üzerine “Niçin güldünüz, yâ Resûlallah?” dedim. Resûl-i ekrem efendimiz, “Allahü teâlânın, abdest alan kuluna olan ikramına güldüm. Abdest alıp azâlarını yıkayan her kul, ne zaman bir uzvunu yıkarsa, o uzuvdan su ile beraber günahlar dökülür” buyurdu.
Taharetin dört mertebesi vardır. Birincisi; azâları haramlardan ve günahlardan temizlemek. İkincisi; kalbi, kötülenen ve sevilmeyen sıfatlardan temizlemek. Üçüncüsü; kalbini, Allahü teâlâdan başkasının sevgisinden temizlemek. Dördüncüsü; bedeni, zâhirî pislikten temizlemek, yanî abdest ve gusül abdesti almak. Zâhirî temizliğin, kalbdeki nûrun parlamasında büyük tesiri vardır. Peygamber efendimiz bir hadîs-i şerîfte; “Abdest üzerine abdest almak, nûr üzerine nûrdur” buyurdu. Kalbin marifetlerinin tesirleri, azâlar üzerine aktığı gibi, zâhirî temizliğin de, bâtın üzerinde tesiri büyüktür.
Denildi ki: “Kıyâmet günü bir kavim, yüzleri parlak yıldızlar gibi olduğu hâlde haşrolunacaktır. Melekler: ‘Siz ne amel işlediniz ki, yüzünüz böyle parlak?’ diye sorarlar. Onlar ‘Ezanı duyunca başka hiçbir şeye bakmaz, hemen abdest alır, cemaate giderdik’ derler. Sonra başka bir topluluk getirilir. Bunların yüzleri ise Ay gibi parlamaktadır. Melekler onlara da amellerini sorunca, onlar da; ‘Biz dünyada iken, vakit girmeden abdest alırdık’ derler. Daha sonra başka bir topluluk getirirler. Onların ise yüzleri Güneş gibi parlamaktadır. Onlara da amelleri sorulunca, ‘Biz ezanı mescidde dinlerdik’ derler.”