Büyüklüğe bakınız!

Ahmet Mekkî Efendi’nin “rahmetullahi aleyh” yanında kâtip olarak çalıştığım günlerde bir müezzin askere gitmişti.
Fakir ve garipti.
Kimi kimsesi yoktu.
Gitmeden müftülüğe geldi.
Mekkî Efendi’nin elini öptü.
Duâsını aldı.
Müftü Efendi, ona;
“Birliğine gidince adresini bana yaz!” buyurdu.
Gariban;
“Peki efendim” dedi.
Ve ayrılıp askere gitti.
Bir müddet sonra mektupla bildirdi birlik adresini.
Aradan bir ay geçiyor.
Komutanı bunu çağırıyor.
“Oğlum! İstanbul’dan sana para gelmiş, git de al paranı!” diyor.
Çocuk şaşırıyor?!
Ve diyor ki:
“Komutanım, bir yanlışlık olmasın.”
“Neden oğlum?”
“Benim İstanbul’da kimsem yok ki, kim bana para gönderecek?”
Komutan da merak ediyor:
“Git, bak bakalım, kimmiş gönderen?”
O da gidip öğreniyor.
Ahmed Mekkî Efendi’ymiş parayı gönderen.
Büyüklüğe bakınız!
? ? ?
Bir gün Mekkî Efendi hazretlerine;
“Hakîkî tövbe nedir efendim?” diye sorduk.
Cevâbında;
“Tövbe, bir günâhı işledikten sonra gönülden pişmân olup o günâhı terk etmek ve bir daha yapmamaya kuvvetli karar vermektir” buyurdu.

Comments are closed.