Camilerde karşılaşılan uygunsuz hareketler -2-

Farzdan önce 3 ihlas okumak bid’attir. Salaten tüncina’yı selamdan sonra okumak bid’attir. Namazlardan sonra Âyet-el kürsî okunur. Sonra tesbihler çekilir ondan sonra dua edilir.
Camide kıbleye ayak uzatanlar oluyor. Özürsüz böyle yapmak uygun değildir…
Küçük mescitlerde, namaz kılanlar varken, yüksek sesle Kur’an-ı kerim okuyanlar oluyor. Onların şaşırmasına sebep olmamalı. İmam Kur’an-ı kerim okurken namaz kılmak, hele sünnet veya nafile kılmak çok yanlıştır. Ömür boyu kılınacak sünnet ve nafileler, Kur’an-ı kerimi dinleme farzının sevabına erişemez…
Farzdan önce 3 ihlas okumak bid’attir. Salaten tüncina’yı selamdan hemen sonra okumak bid’attir. Namazlardan sonra Âyet-el kürsî okunur. Sonra tesbihler çekilir ondan sonra dua edilir. Dua ederken veya duadan sonra Salaten tüncina’yı okumakta mahzur yoktur. Âyet-el kürsî’nin okunduğu yerde Salaten tüncina’yı okumak sünneti değiştirmek olur, yani bid’attir…
Camide, namaz için safa girerken, namaza dururken ve namaz içinde parmakları çıtlatmak mekruhtur…
Mescitte, tesbihi olmayana, tesbih atmak edebe aykırıdır…
Camide kendine yer ayırmak mekruhtur. Fakat, dışarı çıkarken, kimse oturmasın diye, yerine ceketini bırakırsa, gelince oraya tekrar oturabilir…
Camilere sandalye koyup sandalyede namaz kılmak çok yanlıştır. Camiyi âdeta kiliseye çevirmektir. “Dinde güçlük yok” demek “size güç gelen ibadetleri yapmayın” veya “bu ibadetleri istediğiniz gibi değiştirin” demek değildir. Dinimizin izin verdiği ruhsatlardan istifade edilir. Camiye kadar gelen kimse yere de oturabilir. Secde edemiyorsa, ayaklarını kıbleye doğru uzatarak ima ile namazını kılar. Yahut sandalyeye oturup ayaklarını önündeki başka bir sandalyenin üstüne koyabilir. Kiliselerdeki gibi ayakları sarkıtmamalıdır…
20 Haziran 1928’de günlük bir gazetede aşağıdaki haber çıkmıştı. Dinimizde “yeni hayat”a ilerlemeye uygun olarak yapılacak “yenilikler”i İstanbul İlahiyat Fakültesi profesörleri rapor hâlinde hazırlamışlardır. O günkü “Dinde reformcular”ın imzalarını taşıyan bu raporda özetle şöyle yazıyordu:
“Din de diğer sosyal teşekküller gibi hayatın akışına uymalıdır. Din eski şekillere bağlı kalamaz. Türk demokrasisinde din de muhtaç olduğu inkişafı göstermelidir… Camilerimiz kullanılır hâle getirilmeli, sıralar, koltuklar, sandalyeler konmalı, içeriye ayakkabıyla girilmelidir. İbadet lisanı Türkçe olmalı, hutbeler Türkçe okunmalıdır…”
Bu raporun ne kadarı gerçekleşti dersiniz?!.. Âhir zamandayız. Allahü teâlâ din cahillerinin ve bid’at ehlinin şerrinden hepimizi muhafaza eylesin…
…..
Bu yazının hazırlanmasına vesile olan Kamil Yener ağabeyimize ve katkılarından dolayı da Mustafa Toköz ağabeyimize teşekkür ediyoruz…