Canını feda eden, çadıra girsin!

Sultan İkinci Murâd Han, bir vesile ile Edirne’ye getirttiği Hacı Bayram-ı Velî hazretlerini günlerce sarayda misâfir etti. O mübarek de orada bulunduğu müddet içinde, câmilerde vaaz verip, halka nasîhatlerde bulundu. Edirneliler de onu çok sevdiler. Pâdişâh da onun gitmesini istemiyordu. Fakat o, Ankara’daki talebelerini yetiştirmeye devam etmek istediğini bildirdi. Nihayetinde, Pâdişâhdan müsaade alarak Ankara’ya döndü…

Hacı Bayram-ı Velî, Ankara’ya Sultan Murâd Hanın verdiği bir fermânla geldi. Fermanda, talebelerinin, yalnız ilim ile meşgûl olmaları için, onların vergi ve askerlikten muâf tutulduğu bildiriliyordu. Bunu duyan pekçok kişi, vergi ve askerlikten kurtulmak için Hacı Bayram-ı Velî’nin talebesi olduğunu söylemeye başladı. Bunlar o kadar çoğaldı ki, Ankara’nın mâlî ve askerî düzeni sarsıldı. Sonunda Sultan, o mübarek zattan, talebelerinin bir listesini istemek zorunda kaldı.
Hacı Bayram-ı Velî de, bir gün, Ankara’nın Kanlıgöl mevkiinde bir çadır kurdurdu ve;
-Bize intisâb edenler, talebe olanlar burada toplansın, diye ilân etti.
Talebesi olduğunu söyleyenler, akın akın gelip meydanı doldurdu. Hacı Bayram-ı Velî;
-Dervişlerim! Bana intisâb edenleri bugün burada kurban etmem emrolundu. Canını, malını bana feda eden, çadıra girsin, buyurdu.
Kalabalıktan bir uğultu yükseldi. Vergiden kaçmak için talebe görünenler;
-Bu ne biçim mürşit; bu nasıl müritlik, diye söylenip duruyorlardı.
Hacı Bayram-ı Velî de, elinde bir bıçak ile çadırın kapısında beklemeye başladı. Bu sırada topluluktan, bir erkek ile bir kadın çadıra girdiler. Arkalarından Hacı Bayram-ı Velî de girdi ve daha önceden çadıra koyduğu koyunu hemen kesti. Kanlar, çadırdan dışarı sızıyordu. Kanı görenler kaçmaya başladı. Meydanda kimsecikler kalmadı. Daha sonra dışarı çıkan Hacı Bayram-ı Velî;
-Anladık ki, bu kadar talebemiz varmış. Bunlardan başka herkes, vergi vermek ve askerlik yapmak sûretiyle, devlete olan borcunu ödemelidir! buyurdu.

Comments are closed.