Cehennemi getirin!

Mahşer günü, Hak teâlâ; “Cehennemi getirin!” diye emreder meleklere. Vazîfeli melekler, derhal gidip, bu emri Cehenneme bildirirler.
Cehennem sorar:
“Niçin çağırıyor?”
Melekler; “Seninle kâfirlerin cezâsını verecek. Sen, bunun için yaratıldın” derler. Ve onu, yetmişbin zincirle tutup çekerler.
Sesi korkunçtur.
Sıcağı pek çoktur.
Bir ara meleklerin ellerinden kurtulur. Gümbürtüsü ve şiddeti öyledir ki, bir yıllık mesâfedeki mahşer meydanında duyulur.
İnsanlar korkar.
Birbirine sarılıp;
“Bu ses nedir?” diye sorarlar. Kendilerine; “Cehennem, meleklerin elinden kurtulmuş, buraya geliyor” denir.
Bunu öğrenirler.
“Eyvâh” derler.
Ve oldukları yere yığılırlar. Peygamberlere bile korku gelir. Her biri Arş-ı âlâya sarılıp; “Nefsî, nefsî” derler. Yâni nefsimden başka bir şey istemem, diye yalvarırlar.
Efendimiz ise;
“Ümmetî!” der.
Yâni “Yâ Rabbî! Ümmetime selâmet ver!” diye niyâz eder. O anda Cehennemden öyle korkunç sesler çıkar ki, halk korkudan yüzleri üzerine kapaklanır.
Ümitleri tükenir.
Allaha güvenilir.
İşte o kritik anda, Peygamber Efendimiz arslan gibi ortaya çıkar ve Cehennemi durdurup; “Git yerine! Tâ ki, ehlin güruh güruh sana gelsinler!” diye emreder.
Cehennem dinler.
Saygı ve hürmetle;
“Emrin baş üstüne” der ve uzaklaşır. Mahşer halkı; “Ne merhametli Peygamber!” derler…

Comments are closed.