Cenâb-ı Hak verir de, alır da…

Abdülvehhab Sancaktari hazretlerinin komşularından birinin ufak çocuğu hastalanmıştı bir gün.
Adamcağız, bebeği kucakladığı gibi getirip bıraktı bu zatın kollarına ve “Efendim, dua edin de çocuğumuz iyileşsin” dedi.
O zat gözlerini yumdu…
Ve biraz sonra açıp;
“Kazaya rıza lâzım… Her şey gibi çocuk da bir emanettir. Cenâb-ı Hak verir de alır da… Emaneti alınca sabretmeliyiz. Bağırıp çağırmak kulluğa yakışmaz” buyurdu.
Adam korkuyla sordu:
“Yani yaşamayacak mı demek istiyorsunuz efendim?”
“Hayır, öyle demedim.”
“Ama şifa için dua etmediniz?”
“Ben, olabileceği söylüyorum. Allahü teâlânın her yaptığını hoş görmeliyiz… Sabır acıysa da meyvesi tatlıdır. Sabredersek çok sevap kazanırız” buyurdu.
Adamcağız;
“Anladım hocam” dedi.
Ve aldı çocuğu, döndü eve.
Hanımı açtı kapıyı:
“Ne oldu bey?”
“Sabır tavsiye etti.”
“Ne demek acaba?”
“Mânâsı açık, takdire razı olacağız.”
İkisi de “hayırdır inşallah” deyip neticeyi beklediler.
Çocuk, o gece ruhunu teslim etti! İkisi de çok ağladılar! Ama sessizce ve isyan etmeden… Çünkü tembihliydiler.