Cenneti süslediler

(Dünden devam)

Hazret-i Cibrîl arzetti:
“Yâ Resûlallah! Hak teâlâ meleklere emretti.
Cennet kapılarını açtılar.
Cenneti süslediler.
Cehennem kapısını kapattılar.
Yedi kat gökte ve yerde ne kadar melek varsa gelip, Arş-ı âlâ gölgesinde, Tûbâ ağacının altında, toplandılar.
Hak teâlâ emretti.
Tatlı bir rüzgâr esti.
O rüzgârla Cennet ağaçlarının yaprakları birbirine dokunup öyle hoş bir sedâ hâsıl oldu ki, dinleyenlerin akılları başlarından gitti.
Sonra kuşlar geldiler.
Nağmeye başladılar.
Sonra Allahü teâlâ;
“Yâ Cebrâîl! Sen aslanım Alî’nin vekîli ol. Ben de Fâtıma’nın vekîli olayım. Ey Meleklerim! Siz de şâhit olunuz. Fâtıma’yı halâlliğe Alî’ye verdim. Yâ Cebrâîl, sen de vekâletin hasebiyle Alî için kabûl eyle” buyurdu.
Orada nikâh oldu.
Sana da emretti ki:
Bilcümle Sahâbe-i güzîni bir yere toplayıp, Fâtıma ile Alî’nin nikâhlarını dünyada yapasın…”
O Server bunu duydu.
Mesrûr oldu.
Şükür secdesine vardı.
Ve Sahâbe-i güzîn hazretlerinin hemen mescitte toplanmasını emreyledi.
Cümlesi geldiler
Çok sevinçliydiler.
O ara hazret-i Cebrâil
“aleyhisselâm” geldi ve;
“Yâ Resûlallah! Allahü teâlâ sana selâm edip, emreyledi ki, hutbeyi hazret-i Alî okusun” diye haber getirdi. (Devamı yarın)

Comments are closed.