Çocuk yiyen ejderha!..

Vaktiyle bir memlekette her sene bir ejderhâ çıkar, Câbilkâ şehrine gelirdi. Ona bir oğlan çocuğu verirlerdi. Onu yiyip geri giderdi.
Sıra bir fakîre geldi.
Onun tek oğlu vardı.
Ejderhânın gelmesi yaklaştı. Fakîr üzüntü içinde hazret-i Ömer’in (radıyallahü anh) huzuruna vardı.
Kederliydi.
Gözyaşları ile;
“Yâ emîr-el-müminîn! Revâ mıdır senin saâdetli zamanında, benim gibi bîçâre bir garip kederde olsun?” dedi.
Hazret-i Ömer;
“Derdin nedir?” dedi.
O derdini arz edip;
“Zâten tek oğlum var” dedi.
Ve feryâd figân eyledi.
Hazret-i Ömer ona acıdı.
Kâğıt kalem alıp;
“Ey ejderhâ! Şimdiden sonra o şehre gelip oğlan çocuğu almayacaksın. Yoksa Muhammed Mustafâ hakkı için oraya gelir, seni ateşte yakarım” diye yazdı.
Ve o fakîre verip;
“Bu kâğıdı ejderhânın yolu üzerine koyun” buyurdu.
Fakîr geri geldi.
Şehrin ahâlisine anlattı.
Hepsi sevindiler.
Kâğıdı alıp, ejderhânın yolu üzerine koyup, gözetlediler.
O ejderhâ geldi.
Kâğıdı gördü.
Hürmetle aldı.
Yüzüne gözüne sürdü.
Öpüp başına koydu.
Ve hemen geri döndü.
Bir daha da gelmedi.
Allahü teâlâ’nın kudreti ve hazret-i Ömer’in (radıyallahü anh) kerâmetiyle, şehir halkı o ejderhânın şerrinden halâs oldular…

Comments are closed.