Çocuklar, İslam fıtratı üzere dünyâya gelir…

Çocuklar, İslam fıtratı üzere dünyâya gelir…



“Bütün çocuklar, fıtrat üzere (Müslümanlığa uygun ve elverişli olarak) dünyâya gelirler. Sonra bunları, anaları-babaları, Yahûdî veya Hıristiyân yâhut Mecûsî yaparlar.”

 

Sevgili Peygamberimiz bir hadîs-i şerîfinde buyurmuştur ki:

“Bütün çocuklar, fıtrat üzere (yani Müslümanlığa uygun ve elverişli olarak) dünyâya gelirler. Sonra bunları, anaları-babaları,  Yahûdî veya Hıristiyân yâhut Mecûsî yaparlar.”

Burada, İslâmiyetin öğretilmesinde, Müslümanlığın yerleştirilmesinde en mühim işin, çocukların ve gençlerin iyi terbiye edilmesi olduğunu görüyoruz. Yine bundan anlaşılıyor ki, bir çocuğa Yahûdîlik telkîn edilirse, Yahûdî olabilir. Hıristiyânlık talîm edilirse, Hıristiyân olabilir. Mecûsîlik aşılanırsa, Mecûsî (ateşperest) olabilir. Ama İslâmiyet öğretilirse, temiz fıtratı devâm eder, Müslümân olarak kalır.

Bir hadîs-i şerîfte, “Sonra yaparım diyenler helâk oldular (Hayırlı işlerinizi hemen yapın. Yarına bırakmayın)” buyuruluyor.

Hayırlı işlerin birincisi ve en önemlisi, çoluk-çocuğuna İslâmiyet’i öğretmektir. Her Müslümânın bu birinci görevi hemen yapması, yarınlara bırakmaması gerekir.

 Bu bakımdan çocuklarımıza ilk önce, Kur’ân-ı kerîmi, Peygamber Efendimizi ve dîn-i İslâmı öğretmeliyiz; daha sonraya bırakmamalıyız.

“Ağaç yaşken eğilir” ve “Demir tavında dövülür” gibi atasözlerimiz meşhûrdur. Her şey zamanında yapılmalıdır. Bir hadîs-i şerîf meâli şöyledir:

“Çocukken öğrenilen şey, taş üzerine kazınan nakış gibi kalıcıdır. Yaşlandıktan sonra öğrenmeye kalkması ise, su üzerine yazı yazmaya benzer.” [Hatîb Bağdâdî]

İyiliğe de, kötülüğe de sebep olanlar, yaptıkları işe ortak olurlar. Bu konuyla ilgili olarak iki hadîs-i şerîf meâli zikredebiliriz:

“Dinimizde iyi bir çığır açan, bununla amel edenler gibi sevâba kavuşur, onların sevâbından da hiçbir şey eksilmez. Kim de, dinimizde kötü bir çığır açarsa, onların günâhı, ona da verilir, o kötü yoldakilerin günâhından hiçbir şey eksilmez.” [Müslim]

“Hayra delâlet eden [yol gösteren, sebep olan], o hayrı yapan gibi sevâba kavuşur.”  [Taberânî, Beyhekî, Ebû Ya’lâ]

Bir Müslümânın evlâdı ibâdet edince, kazandığı sevâp kadar, babasına da verilir. Bir kimse, çocuğuna dînini öğretmeyip, günâh olan şeyler öğretirse, bu çocuk ne kadar günâh işlerse, babasına da o kadar günâh yazılır.

Dâru’l-Fünûn müderrislerinden (eski İstanbul Üniversitesi Profesörlerinden) Seyyid Abdülhakîm Arvâsî’nin (rahmetullahi aleyh), bu konudaki mühim bir sözüyle bugünkü makâlemizi bitirelim:

“Evlât büyük nimettir. Nimetin kıymeti bilinmezse, elden gider. Bunun için pedagoji yani çocuk terbiyesi, İslâm dîninde çok kıymetli bir ilimdir. O hâlde her Müslümânın birinci vazîfesi, evlâdına dînini, îmânını, Peygamberini ve Kitâbını (Kur’ân-ı Kerîm’i) öğretmektir.”

Comments are closed.