“Çocuklarını nazlı yetiştirme!”

Kınalızâde Ali Çelebi, Osmanlı âlim ve evliyâlarının en meşhûrlarındandır. Tefsîr, hadîs, fıkıh âlimidir. 1516 (H.916) senesinde Isparta’da doğdu. Anadolu ve Rumeli’nin çeşitli şehirlerinde kâdı ve kâdıasker olarak vazîfe yaptı. 1571 (H.979) senesinde Edirne’de vefât etti…

“ÖĞRENDİĞİYLE AMEL ETMELİ”
Edirne’de, Bursa’da, Kütahya’da, İstanbul’da Medreselerde müderrislik görevlerinde bulunan Kınalızâde Ali Çelebi, Şam, Kahire, Bursa, İstanbul kadılığı, 1571’de Anadolu kâdıaskerliği yaptı. Arapça, Farsça, edebiyât, tefsîr ve hadîs ilminde emsâlsizdi. Fen ve hikmet ilminde de iyi yetişmişti. Ayrıca felsefeyi de incelemiş, fakat felsefecilerin bozuk fikirlerine kapılmamıştır. Ahlâk ilmi üzerine çalışmış, bu hususta yazılan eserleri inceleyip, İslâm ahlâkını esaslı bir şekilde yazmıştır. Derslerinde, sohbetlerinde, vaazlarında, nasîhatlerinde devamlı bu konuları işlemiştir…
Kınalızâde’nin, talebelerine vasiyeti şöyledir: 
“İnsanın hakîkî saâdete kavuşması iki şeyle gerçekleşir: Birincisi; doğru bir îtikâda yâni Ehl-i sünnet îtikâdına sâhib olmak. İkincisi; sahîh amelleri yapmak ve güzel ahlâka sâhib olmak. Bunları elde etmek için de, önce bunları iyice öğrenmek, sonra da öğrendikleriyle amel etmek lâzımdır. Îtikâd mahalli olan kalp; bâtıl, bozuk inançlarla dolmuşsa ve âdî, kötü huylarla kirlenip kararmışsa, insan, fazîlet sâhibi olan ve saâdete kavuşan kimselerin derecesine yükselmekten son derece uzaktır. Böyle kimselerin kalbleri, ulvî âlemin feyzlerine kapalıdır…

“ZÎNET KADINLARA MAHSUSTUR!”
Süt emzirmek devri bittikten sonra çocuğun terbiyesiyle meşgûl olmalı, yavaş yavaş güzel hâlleri ve ahlâkı telkin etmeli, fenâ fiillerden menetmelidir… Çocukların yanında dâimâ hayırlı ve sâlih adamları medhetmeli, övmeli, kötü ve şerir kimseleri de zemmetmeli, kızmalı ki, çocuk şerden kaçınsın ve hayrâta rağbet etsin. Erkek çocukların süslenmeye meyletmemesi lâzımdır. Süs ve zînetin kadınlara mahsus olduğunu bilmelidir… 
Evlâdı, çocukluk vaktinde dâimâ nefis taamlar, yiyecekler ve leziz içecekler ile büyütmemeli, bâzan kuru ekmekle de doyurmalıdır. Aşırı derecede nâzperverlik, sultan ve ümerâ evlâdına bile lâyık değildir…”

 

Comments are closed.