Çok sadaka verirdi…

Çok sadaka verirdi…



Ahmed Mekkî Efendi’nin maddî durumu pek iyi değildi. Bununla berâber çok sadaka verirdi.

Kadıköy iskelesinden müftülüğe kadar, yol üstünde aralıklarla oturmuş dilenciler vardı o zamanlar. Bunlara mutlaka bir şey verip sevindirirdi.

Bir defâsında, içimden geçti ki:

“Bu dilencilere vermese olmaz mı sanki?”

Ona mâlum oldu.

Ve bana dönüp;

“Essadâkatü tedfe’ül belâ ve tezîdül ömür” dedi.

Anlamadım tabii.

İlk defâ duyuyordum.

Hemen sordum:

“Bu okuduğunuz nedir efendim?”

“Hadîs-i şerîf.”

“Ne mânâya geliyor?”

“Sadaka, gelecek belâları önler ve ömrü uzatır, Efendimiz öyle buyuruyor.”

Öyle düşündüğüme pişmân olup tövbe ettim hemen.

●●●

Ahmed Mekkî Efendi’ye, dînî bir suâl sorulduğunda, bâzen;

“Kitaplara bir bakayım, sen şu gün gel, cevâbını al!” derdi.

Bir gün yine böyle demişti birine.

Adam gidince bâzı kitapları açtı.

Okuyup araştırdı.

Sonra da bana;

“Fetvâ defterini getir!” dedi.

Alıp götürdüm.

Bu defterin, soldan sağa doğru birçok bölümleri vardı.

O söyledi, ben yazdım.

Özellikle, “cevâbın hangi kitâbın, hangi sayfasından alındığı” ilgimi çekmişti.

Ama Ahmed Mekkî Efendi vefât etti.

O defterin de işi bitti.

Çünkü yerine gelen genç müftü, hiç bakmazdı kitâba.

Kafadan cevap verirdi!..

Comments are closed.