Cumanın Dağı’nda tosun aradım

Cumanın Dağı’nda tosun aradım



“Babamın asker arkadaşını sordum, bana evini gösterdiler. Evine vardığımda şükür adam evde idi…”

 

Değerli Türkiye okuyucuları, her zaman söylediğim gibi ben bir Anadolu çocuğuyum. Anadolu’nun ufak bir köyü benim köyüm. Babam rençperlikle evini geçindiren fakir bir köylüydü. Rahmetli olan babamın yedi çocuğu vardı. Yani biz yedi kardeşiz.

Ben kardeşlerin en büyüğüyüm. Dolayısı ile babamın da ilk yardımcısıydım. Elim iş tutacak hâle gelince her işe koştururdu beni. Ekin biçerken su taşımak, tarla sürerken kesek dövmek hep benim işimdi.

Sekiz, on yaşlarında olduğum bu sıralarda gücümün yettiği her işte vardım. Ekin biçilirken destenin altını toplamak, sebze, meyve olunca satmak hep benim işimdi. İlkokul son sınıftayım. O yaz babam çift sürmek için Darı Pınarı köyünden bir tosun almıştı. Darı Pınarı köyü Ayvalı’ya yaya olarak üç saatten fazla çeken bir köydür. Güzergâhta koca bir dağ, Cumanın Dağı var.

Bir gün bağlı yerinden boşanan tosun kayboldu. Babam sağa-sola baktıysa da bulamadı. Hayvanların sezişleri çok kuvvetlidir. Babam sonunda tosunun, satın aldığı köye geri gitmiş olabileceğini söyledi. Bana dedi ki:

“Hüseyin, oğlum sen Darı Pınarı köyüne git. Orada (şimdi adını unuttum), benim bir asker arkadaşım var, tosunu ondan aldım. Muhtemelen geri gitmiştir, bulup sana versin al getir” dedi.

Gideceğim yolun bir kısmını biliyordum. En son bildiğim yer de Şemik Değirmeni idi ve Cuma Dağı’nın eteğindeki derede idi. Ondan sonra dağa tırmanıp öbür yüzüne aşılacaktı. Böylece köye ulaşılacaktı.

Elime bir yular aldım, düştüm yola. İkindi üzeri köye vardım. Babamın asker arkadaşını sordum, bana evini gösterdiler. Evine vardığımda şükür adam evde idi. Beni güzel karşıladı. Babamın selamını söyledim. Memnun oldu. Durumu anlattım:

“Yeğenim, şimdi o tosun dağdaki yaylacıların hayvanları ile yaylımdadır, nerede bulacağız? İyisi mi sen bugün burada yat, yarın seni erkenden uyandırayım, yaylacılar sığırları sürmeden oraya var, eğer orada ise kadınlar sana tutup verir” dedi.

Akşam yemekten sonra beni erkence yatırdılar. Sabahleyin erkenden kalktık. Çadırların dağın neresinde olduğunu tarif etti amca.

Kahvaltı yapıp yola koyuldum. Koca dağın zirvesine çıkmak kolay olmadı. Tarif edilen yerde çadırları buldum. Kadınlar hayvanların sütlerini sağıyordu. Sığırlar henüz yaylıma çıkmamışlardı… DEVAMI YARIN