Defineci Mehmet’in altınları

Amerika’da patlama olmuş, Mısır’da ihtilal yapmışlar, benzine zam gelmiş hiçbirisinden anlamaz…
Onun varsa yoksa işi define… Kendilerine göre bir haritaları falan oluyor… Oturup kroki falan çıkartıyorlar… Ne demekse arada bir “İtalyan Çizmesi” ifadesi kullanıyor. Yani işte “filanca yerde şu kadar ton altın var, falanca yerde şu kadar küp var… Filanca taşın altında iki İtalyan çizmesi dolusu altın var” gibi konuşuyor…
Adam define konusunda ihtisas sahibi canım… Türkiye’nin neresinde define olduğunu ona soracaksınız. Zaten onun olduğu yerde defineden başka söz edilemez ki… Bir başladı mı konuşmaya ağzınız açık dinlersiniz… Geçtiğimiz senelerde İstanbul Aksaray’da bir telefoncuda çalışırken benim İstanbul’da olduğumu haber almış… Heyecanla beni arıyor:
-Söyle Mehmet, hayırdır?
-Abi sana bir ricada bulunacağım. Beyazıt Sahaflar Çarşısı sana yakın mı?
-Yakın Mehmet…
-Abi bak sana bir kitap ismi söyleyeceğim… İstirham ediyorum, bu kitabı benim için bir araştır…
Definecilik üzerine bir kitap ismi… Yazdık ismi. Bir müsait zamanda da gittik Sahaflar’a… Ama bulamadım dediği kitabı…
Derken Mehmet bir yolunu düşürüp İstanbul’a geldi… Garibim perişan bir haldeydi… Yolumuz düştü gezerken İstanbul Çamlıca Tepesine çıktık… Mevsim sonbahar… Yukarısı esiyor… Yani hatırı sayılır bir soğuk var…
Benim üzerimde bir mont var. Mehmet’in üzerinde de muhtemelen dört mevsim giydiği naylon bir ceket… Garibim boynunu ceketin içine sokmaya çalışmasından belli ki üşüyor… Elleri ceketin cebinde boynu içeride bana define anlatıyor…
Öyle ki, “filan yerde şu kadar ton altın gömülü… Falan yerde şu kadar İtalyan çizmesi altın gömülü” Nereden duyuyor bu haberleri, kimden alıyor bu ilhamları bilemiyorum…  Dedim ki bir müddet sonra:
-Yahu Mehmet, şu konuşmalarımızı biraz ötede IMF dinlese gelir der ki: “Biraz da bize verin!..”
-Abi inan bana, bu söylediklerim yalan değil, hepsi doğru.
-Sen öyle diyorsun da ben ne düşünüyorum biliyor musun? Sırtında bir ince ceketten başka mülkü olmayan bir garibansın sen Mehmet… Benim üzerimde ise bir montum var. Sana versem ben üşürüm… Gel bu hayallerden vazgeç… Dön memleketine de çoluk çocuğunun rızkı için çalış olur mu?
Sustu… Başını öne eğdi… Bir kelime daha etmedi…
Dedim ki kendi kendime “Tamam, bu kadar dil dökmem işe yaradı. Mehmet anladı hayal dünyasında yüzdüğünü… Bir daha da bu konuyu unutur.”
Mehmet birkaç gün sonra memlekete döndü… Bir zaman sonra ben de köyüme döndüm… Bir gün yine karşılaştım kendisiyle… Baktım ki bizim Mehmet yine altınla yatıp küple kalkıyor… Anladım ki bu bir “virüs” ve yakaladığını bırakmıyor…
Fahri Dizi-Ordu
> Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza  29 Ekim Caddesi,  34197  Yenibosna/İstanbul  Faks: (0212) 454 31 00

Comments are closed.